İran Devrimi 20. Yüzyılda Orta Doğu’da gerçekleşen en önemli gelişmelerden biriydi. Ayetullah Humeyni 1 Şubat 1979’da sürgünde olduğu Paris’ten Tahran’a döndüğünde kendisini milyonlar karşıladı ve 11 Şubat 1979’da devrimciler Tahran’da yönetimi ele geçirdiler. İran’da 1979’da gerçekleşen bu İslam Devrimi’nin akabinde toplumsal yaşam şeriat kurallarını merkeze alarak düzenlendi. Yeni yasalarla birlikte kadınların sahip oldukları hakların çoğu ellerinden alınmış ve kadınlar erkeklere göre toplumda dezavantajlı konuma getirilmişlerdi. 

Toplumsal hayatta kısıtlanan kadınlar kendi hayatlarına getirilen zorluklara rağmen, İran’daki kadın hareketlerinin varlığını günümüze kadar sürdürdüler. Devrim öncesi de kazanımlar için mücadele eden kadınlar, İslami devrimle beraber önceki mücadelelerinin de sonuç alamadığını, üstelik kadın hakları açısından daha da geriye gidildiğini gördüler fakat mücadele etmekten vazgeçmediler. 

Devrimden sonra İran’da kadınlar için başörtüsü zorunlu hale getirildi, yakın zamana kadar kadınların maç izlemek için stadyuma gitmeleri yasaktı. Kadınların boşanma davası açma hakkı ellerinden alındı, boşanma durumunda eğer evlenmeden önce sözleşme yapılmadıysa çocukların velayetini alma konusunda kadınlara zorluk çıkarıldı. Kadınlara, evli iseler ancak kocalarının izinleriyle, bekarlarsa ve 18 yaşını doldurmuşlarsa da ancak babalarının izni ile pasaport alıp yurtdışına çıkma izni verildi. Kutlamalara katılmaları ve dans etmeleri yasaklandı. 

Devrimin akabinde gündeme gelen her yeni kısıtlama, kadın hareketlerinin de mücadele edecekleri çerçeveyi genişletti. 

Yeni rejim karşısında gerçekleşen ilk protesto 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, Ayetullah Humeyni’nin kamuda çalışan kadınlara peçe takma zorunluluğu getirmesi ve aile koruma kanununun askıya alınma çağrısıyla birlikte, kadın hakimlerin görevden alınma emri akabinde gerçekleşmiştir.

8 Mart 1979’da gerçekleşen bu protesto devrim sonrası gerçekleşen ve kadın haklarını savunan ilk hareketti. 28 Aralık 2017’de kamusal alanda başörtüsü takma zorunluluğuna karşı ortaya çıkan ve kadın hareketlerine yeni bir örnek olan “Beyaz Çarşamba” ise kadınların hakları için mücadeleden vazgeçmediği ve haklarını kazanana kadar da devam edeceklerini gösteren protestolardan bir diğeriydi.

Sosyal medyanın da etkisiyle “”Benim Gizli Özgürlüğüm” ve “Beyaz Çarşamba” hareketleri çok kısa süre içerisinde hem kadınlar hem erkeklerin desteğiyle büyüdü ve oldukça ses getirdi.

Geçtiğimiz günlerde ise İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin, başörtüsü kurallarına uymaması sebebiyle 13 Eylül’de gözaltına alınması ve ahlak polisinin kötü muamelesi sonrasında 16 Eylül’de hayatını kaybetmesi üzerine, İran’da ve bu sefer dünyanın birçok yerinde, İran’daki kadınlara destek olmak amacıyla protestolar başladı.

Kadınlar başörtülerini çıkardılar, sosyal medyada hem kadınlar hem erkekler tarafından saç kesme eylemi başlatıldı. Kadınlar kestikleri saçlarından bayrak yaparak bir sembol yarattılar. 

Bizlere “Eğer bizden ses alamazsanız bilin ki internetimiz kesildi. O zaman lütfen sesimiz olmaya devam edin. Mahsa’nın adını söylemeye devam edin.” diyerek seslenen, daha özgür olan bir gelecek için çabalamaktan vazgeçmeyen, saçlarını kesip umuda bayrak yapan kadınlara olan tüm inancımla ve dayanışmayla, Furuğ Ferruhzad’ın dizeleyle ses vermeyi umuyorum ben de İranlı kadınların mücadelesine.

Niçin durayım? 
Kurşun harflerin işbirliğinin faydası yok
kurşun harflerin işbirliği
Küçük düşünceleri kurtaramayacak.

Ağaçların soyundanım ben
bayatlamış havayı solumak hüzünlendiriyor beni,
Ölü bir kuş, uçmayı hatırlamamı öğütledi bana
Tüm güçlerin sonu bağlanmaktır, bağlanmak
Güneşin aydınlık özüne
Ve dökülmektir ışığın bilincine.

Ses, ses, yalnız ses
Berrak suyun akmayı isteyen sesi
yıldız ışığının dökülme sesi toprağın dişi çeperine
Ses, ses, ses, yalnız sestir kalan.

Cücelerin ülkesinde ölçüm değerleri
Hep sıfır çizgisine göç etmiştir
Niçin durayım? 
Dört elemente itaat ediyorum
Ve kalbimin yasalarını düzenlemek
körlerin yerel yönetimlerinin işi değil.”