Tarihte modern dönemin başlangıcının Fransız Devrimi (1789) olduğu varsayılır. Sanatçılar devrimin ardından kendi istek ve dileklerini üretimlerine aktarmayı tercih etmiş ve kendi bakış açıları doğrultusunda yapıtlar vermeye başlamışlar. Artık gördükleri ile yetinmek istemeyen sanatçılar, görmek istedikleri ve hissettikleri biçimde eserlerini tasarlamanın ve gerçekleştirmenin peşindedir. Nikos Stangos, modernleşme sürecinden şöyle bahseder: “Çoğu kez Modern Sanat olarak adlandırılan bu dönemin, nesnel bir tarihi dökümünü çıkarmak neredeyse olanaksızdır. Çünkü hala bu dönemi yaşıyoruz”. 18. yüzyılda, kapitalist sisteme bağlı olarak ekonomik yaşamda oluşan standartlaşma, teknolojinin getirdiği yeniliklerle birleşince insanın toplum yaşamındaki görevi de değiştirir.

Sanat ve kültür alanında ise daha önceki dönemlere göre daha hızlı bir değişim yaşanır. Değişime neden olan başka etken de insan yaşamında önemli bir yere sahip olan iletişim araçlarının gelişmiş olmasıdır. Kitle iletişim araçlarındaki ve baskı tekniklerindeki gelişmeler gazete ve dergilerin seri şekilde üretilmesine, reklam sektörünün gelişmesine neden olur. Bu gelişmelerin etkisiyle 19.yüzyılın sonu, 20.yüzyılın başında yeni akımların art arda ortaya çıktığı görülür. Bunlardan ilki hız ve değişim duygusunu ifade eden Empresyonizm sanat akımıdır.

Empresyonizmin hemen arkasından 1905’te ortaya çıkan Fovizm, içgüdüleri ve coşkuları parlak renklerle ifade eden bir anlayışla resim sanatına girer. Bu yıllarda, felsefe tarihinde Descartes’in akılcılık kuramı sanat tarihi üzerinde de hissedilmeye başlamış Natüralizm yerini, daha sonraları kavramsal sanat olarak adlandırılan bir üsluba, Ekspresyonizme tepki olarak doğan Kübizme bırakır. Bu üslubun temelini attığı kabul edilen Cézanne, resimlerinde nesnenin hacmine önem vermiş, doğadaki biçimlerin geometrik yapısını yansıtmaya çalışmış. Cezanne’a göre tüm resimsel biçimler daire, dikdörtgen, oval gibi şekillere indirgenebilir; doğada gördüğümüz her şey geometrik bir anlatımla ele alınabilir. 20 yüzyıl sanatında biçimsel açıdan en büyük devrimi Kübizm yapar.

Rönesans’tan 19. yüzyılın sonlarına kadar sanat, doğanın duyularla algılanan dış görünümünü yansıtır. Kübizm Natüralist sanatın sahte olduğunu savunur. Kübistler için hacim nesnelerin duygusal niteliklerinden arındıktan sonra kalan özüdür. Resimlerinde vermek istedikleri duyulardan arınmış düşünsel hacimdir. Kübizmin en tanınan temsilcisi Pablo Ruiz Picasso’dur. Kübizmin doğuşu sayılabilecek ve en ünlü eseri olarak kabul edilebilecek eser ise Picasso’nun ‘‘Avignonlu Kadınlar” adlı resmidir. (Geçtiğimiz hafta “Avignonlu Kadınlar” ı burada detaylı bir şekilde ele almıştım.) 1905-1906 yıllarına tarihlenen bu resim Barcelona-Avignon sokağında yer alan bir genelevdeki beş çıplak kadını betimler. Eser Kübizmin öncü eseri olarak da kabul edilir.