Gelenek ve görenekleri ile övündüğümüz canımız ülkemizde insanların ağzına yapışmış bazı klişe söylemler var. Söylerken kimi zaman anlamını bilerek sarf ediyoruz, kimi zaman da ağız alışkanlığından kullanıyoruz. 

Ne mesela bahsettiğim cümleler?

“Oh iyi olmuş! Ne işleri vardı orada”

“Valla hiç üzülmedim, hatta içim soğudu vücutlarının paramparça olduğunu görünce”

“Neyse ki ölenlerden birisi de kapalıymış”

“Açık seçik giyinirsen tabi ki de tecavüze uğrayıp öldürülürsün”

“Hep fakir fukaranın çocukları mı ölecek? Biraz da zenginlerin canı yansın”

Bunlar ağza yapışmış cümleler… 

Anlayacağınız resmen çıldırma noktasına gelmiş durumdayız. Hangi ara bu ‘akıl’ yapısına ulaştık bilmiyorum ama şu soruya en ivedi şekilde cevap bulmamız gerektiğini gerçekten biliyorum: Toplum olarak biz bu hale nasıl dönüştük ya da dönüştürüldük?

Sorunun çözümü zor olsa da cevabı çok basit aslında. Tabi ki de KUTUPLAŞTIRILARAK geldik bu hallere. Siz- biz, onlar, bizim gibi düşünenler ve düşünmeyenler, başı açık olanlar ya da kapalı olanlar, inananlar yahut inanmayanlar gibi nefret söylemlerini yönümüzü döndüğümüz her yerde duyunca, ölen kişinin yaşam tarzına göre sevinebilme vicdansızlığına erişiverdik bir anda.

Hatta öyle bir eriştik ki bu insanlık dışı yorumlar toplumun büyük bir kesimi için normalleşti. Sanki oturduğumuz mahallede tanımadığımız birinin ölümü halinde TV bile açmayan, gülüp eğlenmeyi ayıp sayan, o yas evinin var olan psikolojisine bürünen komşular bizler değilmişiz gibi alıştık bu duruma!

Ya da dindarı-ateisti, başı açık olanı yahut kapalı olanı, solcusu-sağcısı, alevisi- sünnisi hep bir arada ortak değerlere sahip değilmişiz gibi alıştık bu söylemlere! Evet!  maalesef ki hepimiz alıştık. Bu ötelemeyi reddetmek yerine kabul ettik.

Böyle gitmeye devam ederse yozlaşmış bir sosyolojik vakayı çocuklarımıza kendi ellerimizle teslim etmiş olacağız. Ve onlar  insan olmanın gerektirdiği duyguları hiçbir zaman hissedemeyecekler. Bu nedenle 7’den 70’ e herkesin durup bir düşünmesi ve bu ahlaki çöküntüye bir dur demesi lazım.

Aksi halde sonumuz meşhur toplumsal öngörüye benzeyecektir; “Toplumsal kriz dönemlerinde bir köşeye çekilip oturanlar, cehennemin en alt tabakasını hak etmişlerdir”

Editör: TE Bilisim