Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız Son Peygamber Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ve ehlibeytten 72 kişinin öldürüldüğü "Kerbela olayı", yaşandığı günden bu yana İslam dünyasının hüznü olarak anılmaya devam ediyor. Muharrem ayının içerisinde olduğumuz şu günlerde Kerbela olayını, Muharrem ayının Müslümanlar için önemini ve geçtiğimiz günlerde cemevlerine yönelik yapılan saldırıları Alevi dedesi Şahin Kanber ile konuştuk. Kerbela olayında hem acının hem de tatlının yaşandığını belirten Kanber, “Acımız Kerbela olayının yaşanmasıdır, tatlımız ise Zeynel Abidin’in kurtularak Peygamber efendimizin neslini devam ettirmesidir. Yani aşure acının ve tatlının bir araya geldiği bir hadisedir” dedi. Başkent Ankara'da Şah-ı Merdan Cemevi ve Ana Fatma Cemevi ile Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Merkezi'ne yönelik gerçekleştirilen saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Alevi dedesi Şahin Kanber, insanların artık daha bilinçli olduğunu belirtti. Türkiye’deki huzuru bozmak için çeşitli provokatörlerin iş başında olduğunu da değinen Kanber, “Geçmişte biz bu oyunların acısını çok yaşadık. Kimsenin provokatörleri ciddiye almamasını temenni ediyorum. Şuna da çok inanıyorum ki Türkiye’de hiçbir Alevi camiye, hiçbir Sünni de cemevine asla zarar vermez” dedi. “MUHARREM AYINDA ORUÇ TUTMAKTAN ZİYADE YAS ÇEKİLİR” Alevi dedesi Şahin Kanber, öncelikle kendisine ilişkin bilgiler vererek, “Seyit Garip Musa Sultan pirlerindenim. Hizmeti erkanı yürüten bir dedeyim. Ocağımız Sivas, Divriği Güneş Köyü’nde yer almaktadır” dedi. Muharrem ayının, Hicri ayların birinci ayı olduğuna değinen Kanber, “Bizim için önemli olan ise Kerbela Olayı’nın bu ayda yaşanmasından dolayı Muharrem ayı daha büyük önem arz ediyor. Bu oruca Muharrem orucundan ziyade yas-ı matem demek daha doğru olur. Çünkü bu ayda insanlar oruçtan ziyade yas çekerler. Muharrem ayı içerisinde yapılan uygulamalarda onu göstermektedir. Nasıl ki bir yakınımızı kaybettiğimizde erkekler tıraş olmaz, televizyon izlenmez, eğlence ve düğün yapılmazsa aynı uygulama yas-ı matem ayında da olur. Kerbela olayında Peygamberimizin ehlibeyti zulüm gördüğü için bir anlamda da yası matem orucudur. Bunun içinde farklı inançsal uygulamalar olsa da işin özü budur. Muharrem ayı aynı zamanda haram aylardan biridir ve kan dökülmemesi gerekir, İslam dininde bu böyledir. Yezid bu ay içerisinde Kerbela olayında kan dökülmesine neden olduğundan zaten İslam’ın emir ve yasaklarına da karşı gelmiştir. Hele ki bu döktüğü kan eylibeytin kanıysa bunun hiç savunulacak yanı yoktur” dedi. Yurtdışı da dahil Muharrem ayında Türkiye’nin neresi olursa olsun bu ay içerisindeki uygulamaların her yerde aynı olduğunu belirten Kanber, “Kerbela’da İmam Hüseyin’e su verilmediği için Muharrem ayında saf su içilmez; ayran, çay gibi içecekler tüketilebilir ama onda da şart kana kana içilmemek yönündedir. Bir diğer uygulama da kurbandan tutun ağaca kadar canlı olan hiçbir şeye zarar verilmemesi, kan akıtılmamasıdır. Canlı olduğu varsayıldığı için yumurta bile yenmez.” ifadelerini kullandı.  Kanber, Muharrem ayına ilişkin bilgi vermeye devam ederek şunları söyledi: “Hazreti Hüseyin Kufe'ye önce elçi olarak amcasının oğlu ve musahip kardeşi olan Müslim bin Akil’i gönderir. Musahip kardeşi Müslim bin Akil ve küçük yaşta iki oğlu Muhammet ve İbrahim adındaki çocukları da katledilince oruç başlamadan 3 gün de onlar için masum-u paklar orucu tutulur. 3 gün masum-u paklar, 12 gün de yas-ı matem orucuyla birlikte 15 gün boyunca oruç tutulur. Aynı zamanda kadınların tuttuğu ve Fatma Ana orucu dediğimiz 1 günlük orucun tutulduğu bölgeler de vardır.” Bölgelere göre bazı farklılıkların da yaşandığı ifade eden Kanber, “İran’da ise bazı kişiler 40 gün yas çekerler ve İran’ın biraz daha bu konuda katı olduğunu söylemek mümkün. Bölgesel ufak farklar olsa da konu aynıdır ve ana temel Hz. Hüseyin’in ve Ehlibeytin yasını çekmektir. Bu yası matem de İmam Hüseyin ve Ehlibeyt için göz yaşı dökülür, oruç tutulur, sonrasında aşureler yapılır ve kurban kesilir. Örneğin bizde aşureler piştikten sonra kurban kesilir. Kevser Suresi’ne göre Peygamber efendimizin İbrahim ismindeki oğlu vefat edince kafirler peygamber efendimize zürriyetinin kesildiğini, Hz. Muhammed’in oğulsuz kaldığını ifade ederler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz yas tutunca, Cebrail Kevser Suresi’ni getirir. Peygamber efendimize Allah’a şükretmesi, kurban kesmesi ve ibadet etmesi söylenir. Aradan yıllar geçtikten sonra Kerbela olayı olur Yezid ordusu Peygamber efendimizin beşikteki kundaktaki çocuğuna, torunlarına kadar katleder ve işte şimdi peygamberi ebter ettik. Yani soyunu kuruttuk diye sevinirler. Sadece Zeynel Abidin hayatta kalır. Zeynel Abidin hayatta kaldığı ve nesil devam ettiğinden dolayı aşureden sonra şükür kurbanı kesilir. Bazı uygulamalarda da aşurenin içine ya tüm ya da 12 dilim olmak koşuluyla elma atılır. Elma ise tercüman kurbanıdır. Yani durumu iyi olan aşureden sonra kurban keser, durumu olmayan da elmayı dualayarak aşurenin içine atar.” Kurban kesileceği zaman ise kurbana su, tuz ve ekmek verildiğine değinen Kanber nedenine dair şunları söyledi: “Kurbana bu üçü vermeden bıçak vurulamaz. Nasıl ki Yezid İmam Hüseyin’i katlederken su vermediyse Allah adına kurban kesilirken dahi kurbana su, ekmek ve tuz vermeden kurban kesilmemelidir. Bu uygulama aynı zamanda Cemlerde kesinlikle yerine getirilir.”   “İBADET ALLAHLA KUL ARASINDADIR” Alevi inancında ibadetin gizli olanın makbul olduğunu belirten Kanber, “Yapılan ibadet Allah’la kul arasındadır ve kimseye bir şey ispatlama, gösterme ve yargılama hakkına sahip değillerdir. Mesela ben şu an orucum ve ben oruçken insanlar kafelerde, restoranlarda oturuyorlar, yemek yiyorlar. Oruçken yemek yiyene zulmetsem, hakaret etsem Yezid’in zalimliğinden hiçbir farkım kalmaz. Allah’ın sorgulayacağı soruları kulun sorgulaması direkt şirke girer, aynı zamanda onu sorgulayan kişinin özünde ve nefsinde de sorun olduğu anlamına gelir. Muharrem ayını da sadece bir mezhebe aitmiş gibi sunmak da doğru değildir. Ehli Muhammedim diyen herkesin bu orucu tutması gerekir” diye konuştu. Kuran-ı Kerim’de Fecir suresinde 10 günlük oruçtan bahsedildiğine de değinen Kanber şunları konuştu: Ayrıca Ramazan orucuyla da ilgili hep Bakara Suresi 185. ayet örnek gösterilir. 183. ayette de, “Biz senden öncekilere farz kıldığımız orucu sana da farz kıldık” denmekte. Yani bütün peygamberlerin tuttuğu oruç da Muharrem orucuydu. Diğer ayette de, “Ya Muhammed biz senden öncekilere ne söylemişse sana aynısını söylüyoruz” deniliyor. Yani Hz. Musa’ya, Hz. İsa’ya ne söylendiyse sana da aynısı söyleniyor denmek isteniyor.” “Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, Arabı Ehli Muhammed olan herkesin bu yası çekmesi gerekir” diyen Kanber şunlara değindi: “10 gün olan orucu peygamber efendimiz 2 dün daha tutmaya başlar. Soranlara ise Peygamber Efendimiz, diğer 2 günü de Hz. Hüseyin ile Hz. Hasan için tuttuğunu söyler. Bundan dolayı 10 günlük oruçtan sonra 2 gün daha oruç tutulur ve sonrasında aşureler pişer.”  “KERBELA’DA HEM ACI HEM TATLI YAŞANDI” Aşurenin anlamının Arapçada “aşere” on, "âşir" onuncu demek olduğunu söyleyen Kanber oruç sonrası yapılan aşureye ilişkin şunları belirtti: Halkımız onuncu gün mânasına gelen “âşir”i, aşure şeklinde telâffuz ederek Muharrem’in onuncu gününe aşure günü ismi vermiş, böylece tarihe de aşure günü olarak geçmiştir. Aşuredeki mana, 12 İmam’dan her birinin simgesi olsun diye 12 madde ile kaynatılmasından oluşur. Şu an tatlısı yapılsa da aşure aslında çorbadır. Aşure çorbasında ilginç olan ise hiçbir tatlı veya çorbaya şeker ve tuz aynı anda katılmazken aşureye her ikisi de katılır. Aşurenin içine hem şeker hem de tuz katılmazsa tadı da olmaz. Çünkü Kerbela’da hem acı hem tatlı yaşanmıştır. Acımız Kerbela olayının yaşanmasıdır, tatlımız ise Zeynel Abidin’in kurtularak Peygamber efendimizin neslini devam ettirmesidir. Yani aşure acının ve tatlının bir araya geldiği bir hadisedir.” “İNSANLAR ARTIK DAHA BİLİNÇLİ” Başkent Ankara'da Şah-ı Merdan Cemevi ve Ana Fatma Cemevi ile Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Merkezi'ne yönelik gerçekleştirilen saldırılara dair de değerlendirmelerde bulunan Kanber şunları söyleyerek sözlerini sonlandırdı: “Geçtiğimiz hafta cem evlerine yönelik yapılan saldırıları değerlendirecek olursam Türkiye geçmiş zamanda birçok kötü olay yaşadı. 2022 Türkiye’sinde değişen şey ise insanların artık daha bilinçli olmasıdır. Türkiye’deki huzuru bozmak için çeşitli provokatörlerin iş başında olduğunu düşünüyorum. Geçmişte biz bu oyunların acısını çok yaşadık. Kimsenin provokatörleri ciddiye almamasını temenni ediyorum. Şuna da çok inanıyorum ki Türkiye’de hiçbir Alevi camiye, hiçbir Sünni de cemevine asla zarar vermez.”