Tarihte bugün, işçi sınıfı temalı filmlerin usta yönetmenlerinden biri olan yaşayan efsane Ken Loach’un doğduğu gün. Sevdiğim yönetmenlerden biri olduğu için bugün köşeyi ona ayırmak istedim. Günümüzde film endüstrisinin, yönetmenlerin, yapımcıların popüler yapıtlar ortaya koymak gibi ticari kaygıları var. Sanat sineması veya mevcut sistemi desteklemeyen, düzen eleştiren filmlerin ortaya koyulması hem risk almayı hem de cesur olmayı gerektiriyor. Ken Loach, sinema çalışmaları boyunca kendini dünyaya duyurabilmek için çabalayan ve ülkesinde birçok zorlukla karşılaşmasına rağmen bunu başarabilen bir yönetmen. Kendine özgü bir sinema anlayışı ortaya koyup işçi sınıfının sorunlarını birçok politik tema ile objektifine yansıtıyor. Filmlerinin en temel özelliği sömürü, emek ve ahlak konularını merkeze alarak işçi sınıfının sorularını politik temalar çerçevesinde aktarması. Kendi deyişiyle o hep, “insanlara rüyalar ve hayaller sunmaktansa, onları uykudan uyandırmayı tercih etmiş” bir yönetmen. Üslubu ise belgesel ve kurmaca arasında. 

Benim favori filmim “I, Daniel Blake”. Filmde, Blake hayatının kırk yılını marangozluk yaparak geçiren inşaattayken kalp krizi sonucu ciddi sağlık sorunu yaşayan bir işçidir. Çalışamaz duruma gelir ve sosyal yardım aramaya başlar. Sağlık sorununun ağır olması ve bürokrasiye bunun ispatlanması gereklidir bu sebeple hiçbir yerden yardım alamaz Blake. Filmde, sağlık sorununun devlete ispatlamaya çalışan yaşlı ve hasta bir insanın sistem tarafından nasıl etkisiz hale getirildiği anlatılıyor. Devlet onu ölüme terk ediyor çünkü bürokrasi yavaş işliyor. Blake toplumsal yapıya uyum sağlamakta güçlük çekiyor ve sonunda dayanamayıp kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyor.

Cebinde şu not vardır; Ben bir müşteri, bir hizmet alıcısı, bir sahtekâr, beleşçi, bir dilenci ya da bir hırsız değilim. Ben, bir sosyal güvenlik hizmet numarası, ekrandaki bir görüntü değilim. Faturalarımı, vergilerimi zamanında ve kuruşuna dek ödedim, bununla da gurur duyuyorum. Kimseye boyun eğmem, ama elimden gelirse komşumun gözünün içine bakar ona yardım ederim. Sadaka istemem de aramam da. Benim adım Daniel Blake. Ben bir insanım, köpek değil. Hakkım olanı istiyorum. Sizden bana saygı duymanızı istiyorum. Ben bir yurttaşım. Ne daha azı ne daha fazlası. Teşekkürler.