Şair, yazar, siyasetçi ve fikir adamı Sezai Karakoç, 88 yaşında hayatını kaybetti. Karakoç ismini bu ülkenin bağrına ismini altın harflerle yazdı. Onu hep yüreğimizde ve zihnimizde taşıyacağız. Kelimelere letafet giydiren bu ismin herkese örnek olmasını temenni ediyorum. O, latif haliyle örnek olmuştur, keşe birileri de onu örnek alsa.

Sezai Karakoç’un ölümüne sanatçısından romancısına, eleştirmeninden siyasetçisine herkes üzüldü. Çünkü Türkiye büyük bir fikir adamını, şairini ve şiirini kaybetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyaset dünyasının birçok ismi Karakoç için taziye mesajı yayınladı. Bende kendisini çok seven birisi olarak oldukça üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Kendisini saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum, ailesine büyük sabırlar diliyorum. 

Karakoç, şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki düşüncelerini "Edebiyat Yazıları" adını verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç'un Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibarıyla aslında metafizik bir şiirdir. Ancak bu özellik Tanzimat'tan sonra değişir. Sadece Abdülhak Hamit'te metafizik bir ürperti söz konusu olur. Onunla tekrar başlayan bu anlayış cumhuriyetin ilk yıllarında Necip Fazıl Kısakürek'te ve Ahmet Kutsi Tecer'de kendini gösterir. Bunlardan başka Yahya Kemal ve Asaf Halet Çelebi'de de metafizik anlayış görülür. Fakat bu metafizik unsurlar adı geçen hiçbir şairin şiir anlayışını açıklamaz, anlatmaz.

YTÜ Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ali Yıldız'ın tespitiyle Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç'tur. Karakoç bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. O, Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir. "Edebiyat Yazıları I" kitabındaki ilk yazı metafizik ile ilgilidir. Bu, hangi kavramlara önem verdiğini göstermesi bakımından önemlidir.

Karakoç geleneksel şiire de yaklaşır ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Poetikasını anlattığı ikinci yazı soyutlama ile ilgilidir. Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlanması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar yeni bir bağlama oturtması gerekir. Bunu da Diriliş kavramına bağlar. Dostu Cemal Süreya, ona, yarattığı mistik şiir tarzından ötürü "Sezo" diyordu ve onu, "Mehmet Akif ve Necip Fazıl karışımı şair" olarak tanımlıyordu

Sezai Karakoç ölür ama Mona Rossa ölmez o hep yanıbaşımızda hep avazımızda. Bir şiir tadında kendisini söyler dururuz. Her söyleyişte yeni bir tadın farkına varırız. İşte o tattır Sezai Karakoç’u yaşatan ya da Mona Rossa’yı.

Editör: TE Bilisim