Göçün tanımı “anlamlı bir uzaklık ve etki yaratacak kadar bir süre içinde gerçekleşen bütün yer değiştirmeler” olarak yapılmaktadır. Ekonomik gelişmenin yavaş olduğu ülkelerde iş olanaklarının kısıtlı olması, iş imkanlarının fazla olduğu gelişmiş ülkelere doğru olan göçlere neden olmaktadır. İş bulmak ve çalışmak amacıyla yapılan bu göçlere işçi göçleri denir. İşçi göçleri mevsimlik, kısa süreli ve uzun süreli olabilir. Bu yazımızda üzerinde duracağımız göç yurt dışına yapılan uzun süreli göçler olacaktır.

Türkiye’den Almanya’ya 1950’li yıllardan itibaren yoğun olarak başlayan göç akınının esası ekonomik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Göç eden yurttaşlarımızın ilk düşünceleri, belli bir süre bu ülkelerde çalışıp para biriktirmek ve bu suretle kendi ülkesinde geleceğini güvence altına alacak yatırımlar yapabilmekti. Gurbetçilerimiz göçün ilk yıllarında arsa, ev, bağ, bahçe, tarla, traktör, biçerdöver gibi yatırımlara yöneldiler. 

Almanya’daki yaşantılarına geçici gözüyle bakan göçmen işçiler sosyal yaşamlarını kısıtlayarak ve şartları zorlayarak daha çok birikim yapmaya çalıştılar. Büyük bir kesim yerleşme düşüncesinde olmadığı için ailesini getirmemiş ve bekar olarak yaşamayı tercih etmiştir.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılan Avrupa ekonomisini yeniden kurmak için 1952-1954 yılları arasında Almanya, Belçika, Avusturya ve Fransa gibi ülkelerde ciddi bir kalkınma hamlesi başlamıştır. Bu ülkelerin kalkınma çabaları dış ülkelerden önemli sayılabilecek bir iş gücü ihtiyacını beraberinde getirmiştir. 1952’den itibaren Federal Almanya yabancı iş gücü çalıştırmaya başlamıştır. 

Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya, Avrupa’da işçi göçü veren bazı ülkelerdendir. Kuzey Afrika’da yer alan Cezayir, Fas ve Tunus gibi eski sömürge ülkeleri de özellikle başta Fransa’ya olmak üzere işçi göçü vermişlerdir. Türkiye ve Yugoslavya da bu göç kervanına katılan ülkeler arasında yer almıştır.

Türk vatandaşlarının hızla gelişmekte olan Batı Avrupa ülkelerinin işgücü piyasalarında meydana gelen boşluğu doldurmak üzere bu ülkelere yönelik göçleri 1960’ların ilk yıllarında başlamıştır. İlk zamanlarda çoğunluğu kırsal kesimden gelen Türk “misafir” işçilerinin istihdam amacıyla yurtdışına gidişlerindeki ortak amaçları, ülkemizde yapacakları küçük ölçekli yatırımlar için sermaye biriktirmek olmuştur. Bu amaçla çalışmaya giden Türk işçilerin büyük çoğunluğu ailelerini Türkiye’de bırakmışlardır.

Türk işçilerin Batı Avrupa’ya göçü 1974 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihten itibaren, işgücü Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez ülkelerine, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ise Rusya Federasyonu ve Orta Asya ülkelerine yönelmiştir.

 Bu değişiklik, Türk müteahhitlerinin bu bölgelerde üstlendiği altyapı projelerine ve Türk ekonomisinin dış dünyaya açılmasına bağlı olarak meydana gelmiştir.

Editör: TE Bilisim