Toplumda huzur ve dayanışmayı sağlayan en önemli değerlerden biri, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önünde tutabilmektir. Bu yüksek ahlaki davranış, İslam kültüründe “îsâr” kavramıyla ifade edilir. Sadece maddi değil, manevi anlamda da başkasını öne koymayı öğütleyen îsâr, bireylerin kendini değil, toplumu öncelemesini esas alır.

ÎSÂR’IN ANLAMI VE KÖKENİ

Îsâr kelimesi, Arapça “âsara” fiilinden türemiştir ve “başkasını kendine tercih etmek” anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde îsâr, üstün bir fazilet olarak övülür. Özellikle Medineli Ensar’ın, Mekkeli Muhacirlere karşı gösterdiği örnek davranışlar, îsârın en canlı örneklerindendir.

2 bin 500 yıllık ‘Taş Baba’ Erzurum’da sergileniyor
2 bin 500 yıllık ‘Taş Baba’ Erzurum’da sergileniyor
İçeriği Görüntüle

AHLAKİ VE TOPLUMSAL BOYUTU

Îsâr, sadece bireysel bir erdem değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın da temelidir. İnsanlar arasında güveni, sevgiyi ve merhameti güçlendirir. Kendi ihtiyacı olduğu hâlde başkasını düşünebilmek, toplumda adalet ve kardeşliğin yerleşmesine katkı sağlar.

MODERN HAYATTA ÎSÂR

Günümüzde bireysel çıkarların ön plana çıktığı bir dünyada, îsâr kavramı yeniden hatırlanmaya muhtaçtır. Komşusunun aç olduğunu bile bile israf eden bir toplumda, îsâr hem vicdani bir sorumluluk hem de insani bir ihtiyaçtır. Paylaşmanın ve empati kurmanın önemi arttıkça, îsârın değeri de bir o kadar belirgin hâle gelir.

ÎSÂR İLE CÖMERTLİK ARASINDAKİ FARK

Îsâr, çoğu zaman cömertlikle karıştırılır. Ancak aralarındaki temel fark, îsârın kişinin kendi muhtaç olduğu hâlde vermesiyle ortaya çıkar. Cömert kişi, ihtiyacı olmayanı paylaşırken; îsâr sahibi kişi, kendi ihtiyacına rağmen vermeyi tercih eder.

Kaynak: Haber Merkezi