Dünyamız, hepimize yetecek kadar sayısız güzelliğe sahip ama ne yazık ki bu güzelliklerin kıymetini bilecek bir zihniyete yeteri kadar sahip değiliz. Doğayı, biraz da kendi elimizle yaşanmaz hale getiriyoruz. Sürekli dur durak bilmeden bir şeyleri tüketme isteğimiz, daha fazla şeye sahip olma arzumuz ve elimizdeki güzelliklerle yetinmeyişimiz bizim en büyük çıkmazımız.
Kısacası tükettikçe tükeniyoruz, sizinle kısa bir anekdot paylaşmak isterim.
“Geçen yoğun bir haftanın ardından adam, pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi sonra düşündü:
-Ohh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz”dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hala hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu cevabı verdi:
– Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
İnsanı düzelttiğim zaman, dünya kendiliğinden düzelmişti.”