İstanbul’un klasik turistik duraklarının ötesine geçmek isteyenler için Hülya Korkut, Kadıköy Yeldeğirmeni, Balat ve Kurtuluş gibi semtlerdeki kültürel durakları öneriyor. “Her sokakta bir hikâye var, yeter ki bakmayı bilelim” diyen Korkut, sokak sanatının izini sürerek şehrin ruhunu yakalamanın mümkün olduğunu söylüyor.

Bağımsız Galerilerde Sessiz Bir Diyalog
Korkut, büyük müzelerin gölgesinde kalan bağımsız sanat galerilerinin, genç sanatçılarla tanışmak ve çağdaş sanatın nabzını tutmak için ideal olduğunu belirtiyor. “Bir duvar resmi ya da küçük bir sergi, bazen bir roman kadar etkileyici olabilir” diyerek sanatın gündelik yaşamdaki yerini vurguluyor.

Mahalle Kafelerinde Kültürel Buluşmalar
Alternatif rotaların bir diğer durağı ise mahalle kafeleri. Korkut, bu mekânların sadece kahve içilen yerler değil, aynı zamanda fikirlerin, hikâyelerin ve dostlukların paylaşıldığı sosyal alanlar olduğunu söylüyor. “Bir fincan kahveyle başlayan sohbet, bazen bir yolculuğa dönüşür” diyerek bu mekânların kültürel önemine dikkat çekiyor.

Sokak Fotoğrafçılığıyla Anı Yakalamak
Korkut’a göre sokak fotoğrafçılığı, şehrin değişen yüzünü belgelemek için güçlü bir araç. “Bir çocuk gülümsemesi, eski bir bina ya da unutulmuş bir afiş… Hepsi İstanbul’un hafızasında bir iz bırakıyor” diyerek fotoğrafın anlatıcı gücünü öne çıkarıyor.




