Betimleme, sözcüklerle resim çizme işidir. Görme, dokunma, işitme, tatma ve koklama duyularımız aracılığıyla varlıkların niteliklerini, bu varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtmektir. Betimleme, varlıkların belirgin özelliklerini tanıtıp göz önünde canlandırmaktır. Betimleyici anlatımda okuyucunun çeşitli duyularına seslenilerek anlatılan varlıkla ilgili izlenim kazanılması amaçlanır. 

Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir. Betimlemelerde yazar, nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını, yorumlarını katabilir; düşsel öğelerden de yararlanabilir. Şimdi betimlemeyi iyice anladığınıza göre aşağıda betimlemeylerle dolu hikayeyi okuyup betimlemeleri belirlemeyi de size bırakıyorum. Olur ya belki ileride betimlemelerle dolu bir hikaye yazmaya girişebilirsiniz. Hikaye şöyle; 

Büyük bir yorgunlukla uzandı işçi çocuk traktörün römorkundaki kirli muşambaya.  Bahçe sahibi, kardeşlerine seslendi çocuğun. Gülerek ve eğlenerek atladılar muşambaların üzerine. Çocuğun babası  ve ablası motorun yanına oturdular bahçe sahibi kontağı çalıştırmadan önce. Babası tabakasını açıp tütününü sardı. Tütünü öyle bol koydu ki tütün kağıdı açılmasın diye öncesinde bolca yaladı kağıdı. Bahçe sahibi kontağı çalıştırdığında çocuk gözlerini kapatmış dinlenmeye koyulmuştu bile. Erkek kardeşi kıkır kıkır gülerken ve kız kardeşi nasırlarla dolu avucunu gıdıklarken, yüzünde motorun çirkin sesine rağmen tatlı bir gülümseme oluştu. Ciğerine çektiği toz toprağa inat derin bir nefes aldı, kardeşinin üç numara kepekli saçlarını okşarken. Çamur lekeleriyle dolu gömleği üstündeki toza rağmen halasının ucuza aldığı yumuşatıcı kokuyordu. Babası filtre koymadığı çirkin sigaranın sonuna gelmişken arkasındaki römorka baktı. Parmaklarının dibine gelinceye kadar dumanı içine çekti ve bahçe sahibiyle motor sesi yüzünden yarısı havada kalan bir sohbet etti.

Çocuğun ablası uzaklara dalmışken ve akşam güneşi akne lekeleriyle dolu yüzünü karartırken dilinde o çok sevdiği şarkı vardı. Bahçe sahibi köyün toprak yolundan çıkıp asfalta girdiğinde ve asfaltın kenarındaki kavakların kısa süren gölgesi çocuğun yüzüne düştüğünde çocuk doğruldu. Gömleğinin kollarını incecik bileğindeki düğmeyi açarak sıvadı. Pantolonunun kısa kalan paçalarının içine hava girdikçe terleyen bacakları serinliyor ve bu serinlik onca yorgunluğun üzerine adeta ilaç gibi geliyordu. Kapkara gözleri ve uzun kirpikli gözleri olan kız kardeşine sarıldı, kafasından öptü.  

Kafasında çadıra gidince neler yapacağı vardı. Çadıra gidince kafasını suya sokup, ayaklarını yıkayıp yumuşacık uykuluğunu giyecek, yemeğini yer yemez kafasını yastığa koyacak, kardeşine uzunca hikayeler anlatıp erkenden kalkmak üzere uykuya dalacaktı. Ablası ise halasına yardım edecek, çamaşırları yıkayacaktı. Babasının çürük dişleri alnını güneşe bakarken çattığı için ortaya çıkmıştı. Tütün içmekten sararan sakalları güneşte parlıyordu. Gömleğinin iki düğmesi açıktı ve göğsündeki seyrek, kıvırcık kılları boynundan akan tozlu ter damlasıyla ıslanıyordu. Çocuk güneşe bakarken hayallere dalıyor, daldığı hayaller gözlerindeki parlaklığı derinleştiriyordu.

Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir. Betimlemelerde yazar, nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını, yorumlarını katabilir; düşsel öğelerden de yararlanabilir. Şimdi betimlemeyi iyice anladığınıza göre aşağıda betimlemeylerle dolu hikayeyi okuyup betimlemeleri belirlemeyi de size bırakıyorum. Olur ya belki ileride betimlemelerle dolu bir hikaye yazmaya girişebilirsiniz. Hikaye şöyle; 

Büyük bir yorgunlukla uzandı işçi çocuk traktörün römorkundaki kirli muşambaya.  Bahçe sahibi, kardeşlerine seslendi çocuğun. Gülerek ve eğlenerek atladılar muşambaların üzerine. Çocuğun babası  ve ablası motorun yanına oturdular bahçe sahibi kontağı çalıştırmadan önce. Babası tabakasını açıp tütününü sardı. Tütünü öyle bol koydu ki tütün kağıdı açılmasın diye öncesinde bolca yaladı kağıdı. Bahçe sahibi kontağı çalıştırdığında çocuk gözlerini kapatmış dinlenmeye koyulmuştu bile. Erkek kardeşi kıkır kıkır gülerken ve kız kardeşi nasırlarla dolu avucunu gıdıklarken, yüzünde motorun çirkin sesine rağmen tatlı bir gülümseme oluştu. Ciğerine çektiği toz toprağa inat derin bir nefes aldı, kardeşinin üç numara kepekli saçlarını okşarken. Çamur lekeleriyle dolu gömleği üstündeki toza rağmen halasının ucuza aldığı yumuşatıcı kokuyordu. Babası filtre koymadığı çirkin sigaranın sonuna gelmişken arkasındaki römorka baktı. Parmaklarının dibine gelinceye kadar dumanı içine çekti ve bahçe sahibiyle motor sesi yüzünden yarısı havada kalan bir sohbet etti.

Çocuğun ablası uzaklara dalmışken ve akşam güneşi akne lekeleriyle dolu yüzünü karartırken dilinde o çok sevdiği şarkı vardı. Bahçe sahibi köyün toprak yolundan çıkıp asfalta girdiğinde ve asfaltın kenarındaki kavakların kısa süren gölgesi çocuğun yüzüne düştüğünde çocuk doğruldu. Gömleğinin kollarını incecik bileğindeki düğmeyi açarak sıvadı. Pantolonunun kısa kalan paçalarının içine hava girdikçe terleyen bacakları serinliyor ve bu serinlik onca yorgunluğun üzerine adeta ilaç gibi geliyordu. Kapkara gözleri ve uzun kirpikli gözleri olan kız kardeşine sarıldı, kafasından öptü.  

Kafasında çadıra gidince neler yapacağı vardı. Çadıra gidince kafasını suya sokup, ayaklarını yıkayıp yumuşacık uykuluğunu giyecek, yemeğini yer yemez kafasını yastığa koyacak, kardeşine uzunca hikayeler anlatıp erkenden kalkmak üzere uykuya dalacaktı. Ablası ise halasına yardım edecek, çamaşırları yıkayacaktı. Babasının çürük dişleri alnını güneşe bakarken çattığı için ortaya çıkmıştı. Tütün içmekten sararan sakalları güneşte parlıyordu. Gömleğinin iki düğmesi açıktı ve göğsündeki seyrek, kıvırcık kılları boynundan akan tozlu ter damlasıyla ıslanıyordu. Çocuk güneşe bakarken hayallere dalıyor, daldığı hayaller gözlerindeki parlaklığı derinleştiriyordu.

Editör: TE Bilisim