Şiddet sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde var olan bir kelime. İnsanın insana, erkeğin kadına, gencin yaşlıya, yetişkinin çocuğa, insanın hayvana kısacası fiziksel anlamda kimin gücü kimse yeterse şiddete yelteniyor.
Öyle şiddet haberleriyle karşılaşıyoruz ki bu kadar da olmaz dediğimiz görüntüleri görüyoruz.
Şu olayları neredeyse her gün sıklıkla duyuyoruz ya da birebir yaşıyoruz:
Maddi problemlerden ya da geçimsizlik durumdan ötürü birbirlerine şiddet uygulayan karı koca,
Alacak verecek meselesi sebebiyle kavga eden iki arkadaş,
Kız arkadaş kapışması yaşayan iki liseli gencin ölümüne birbirlerine vurması,
Kira ödemeleri nedeniyle bir savaş edasıyla çarpışan ev sahibi ile kiracı görüntüleri,
Miras paylaşımı için birbirlerine giren akrabalar…
Belli bir nedene bağlı olarak da yapılsa taraflardan birinin fiziki ya da psikolojik bir hasar yaşaması gerçeği, şiddet olgusunun boyutlarını gösteriyor.
Ancak bu boyutlar bile bazı şiddet vakalarının yanında o kadar masum kalıyor ki bunları tartışmayı unutturuyor.
Mesela;
Çocuğunun ağlama sesinden rahatsız olan bir annenin evladını hastane odasında boğarak öldürmeye çalışması…
Başka bir annenin kumandayı kaybeden 2 yaşındaki bebeğini yerlere vuracak kadar şiddetli bir şekilde dövmesi…
Kokoreç yemeye giden bir komiserin durduğu yerde işini yapmaya çalışan bir garsonu ve mekan sahibini tartaklaması,
İstanbul Kadıköy’de bir adamın, yolda yürüyen genç bir kıza vurup sonra da hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmesi,
Öyle ki ‘Gözünün üstünde kaşın var’  mantığıyla uygulanan bu şiddet vakaları o kadar çoğaldı ki bu örneklerden sadece birkaç tanesi.
Sosyolojik ve psikolojik değerlendirmelerin de ötesine geçen bu olayları hiçbir mantığa oturtamıyoruz.
Çocuğunu ağladı diye boğmaya çalışan kadın için ‘’Neler yaşadı da bu hallere geldi’’ diyemiyoruz mesela!
Ya da bir komiserin mesleğine güvenip bulunduğu mekandaki insanlara saldırmasına sosyolojik bir yorum getiremiyoruz.
Kısacası her yönüyle eleştirdiğimiz şiddet olaylarının bazılarına diyecek ne bir söz bulabiliyoruz ne de bu olayları anlayabiliyoruz. Umudumuz ise biran önce şiddetin bitip gitmesi. Tıpkı 1 buçuk yıldır pandeminin bitmesini istediğimiz gibi…