Bulunduğumuz durumdan şikayetçi olmak herkeste görülebilecek bir davranıştır. İnsanlar bunun hep belli bir sırrı olduğunu ve o sırrın her zaman başkalarında olduğunu düşünüyorlar. Oysa çözüm bulunduğumuz andan keyif almakta. Başkalarının hayatlarıyla ilgilenen kimse mutlu olmayı beceremiyor. Bu kural gibi bir şey. Mutlu olmak için kimseye ihtiyaç duymayanlar, mutluluğu herhangi bir sebebe bağlamayanlar sonuca en hızlı ulaşanlar olmuşlardır. İnsanlardan bir beklentisi olmayanlar ve bulunduğu her ana teşekkür edenler kimseye ihtiyaç duymadan mutluluğu ulaşırlar. Şükretmekle ve mutluluğun maddi hiçbir şeyle alakası olmadığını anlatan bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. ‘’Bir zamanlar zengin ama mutsuz bir kral varmış. Mutlu olmak için ne kadar uğraşsa da mutlu olamıyormuş. Ülkenin en bilge kişisini huzuruna çağırtıp nasıl mutlu olabilirim diye sormuş. Bilge: Kralım, mutsuzluktan kurtulmak istiyorsanız; mutlu bir adam bulup onun gömleğini giymeniz gerekir. Kral adamlarına emir vermiş; bu mutlu adamı bulun diye, ülkede aranmadık yer bırakmamışlar. Fakat mutlu birine rastlayamamışlar. Kimileri eşinden, kimileri yoksulluktan, kimileri de hayırsız çocuğundan yakınıyormuş. En sonunda çaresizlik içinde saraya dönüş yolunda, kırık dökük bir evin önünden geçerken içeriden birinin şöyle dua ettiğini duymuşlar. Tanrım, sana şükürler olsun. Sağlığım yerinde, karnım bugün de doydu, bugüne kadar rızkımı eksik etmedin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun? Sonunda mutlu birini bulduk diye kralın adamları hemen evin içine dalmışlar. Adamın gömleğini alıp krala götürelim diye düşünmüşler. Fakat içeri girince bir de ne görsünler, adamın sırtında bir gömlek bile yokmuş. Hayat akarken insan mutluluğu arar durur. Sahip oldukları ne kadar çok olursa olsun hep daha fazlasını isteyen, sahip olduklarıyla yetinmeyen kendini mutlu hissedemez. Mutluluğu kendi içinde arayan ve kendinden memnun olup haline şükreden mutluluğu bulacaktır.’’ Kısacası en büyük mutluluk şükretmeyi bilmek ve asıl sırrın içimizde olduğunu bilmekten geçiyor.