Haber: Kadir Gürhan Şeker İş Sendikası tarafından bu yıl ilki düzenlenen ‘Gıdanın Geleceği Ellerimizde’ zirvesi Ankara’da yapıldı. Birçok akademisyenin katıldığı zirvede gıdanın geleceğinde yeni trend ve algılar, yeni teknoloji ve kaynaklar, sürdürülebilir gıda üretimi, iklim değişikliği, stratejiler ve şekerin geleceği ele alındı. Zirvede konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, emek örgütleri ve sendikaların sadece emeğin değil, ülkenin suyuna, ekmeğine ve üretimine sahip çıkmasının önemli olduğununun altını çizdi. Bilgin, “Gıda konusunda yapılan son araştırmalar ve veriler, önlem alınmazsa gelecekte nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Toprağımızı, gıdamızı koruyacağız. Şekerimize sahip çıkacağız. Şeker-İş’in gösterdiği duyarlılık kadar duyarlılık göstereceğiz” dedi. Gerçekleşen oturumlarla gıdanın geleceği masaya yatırıldı. Gıdanın geleceğinin tehlike altında olduğunun altı çizilen zirvede, acilen önlemlerin alınması gerektiğine de vurgu yapıldı. Ankara’da bir otelde düzenlenen zirveye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Tarım, Orman ve Su İşleri Eski Bakanı Veysel Eroğlu, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO( Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, Ankara Kent konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, PANKOBİRLİK Genel Başkanı Ramazan Erkoyuncu, Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar ve birçok akademisyen katıldı. [caption id="attachment_163245" align="alignnone" width="740"] Tarım, Orman ve Su İşleri Eski Bakanı Veysel Eroğlu[/caption] “YAKIN GELECEKTE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ NEDENİYLE GIDAYA TALEP DAHA DA ARTACAKTIR” Dünyada daha önce enerji arzından bahsedildiğini fakat şu an em önemli konunun gıdanın arzı ve güvenliği olduğunu söyleyen Tarım Orman ve Su İşleri Eski Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’nin gıda üretim merkezi olabileceğini belirti. Eroğlu, “Türkiye’de gıda üretimi için tarımın iyi planlanması gerekir. Nerede ne ekilecek bunu iyi bilmeliyiz öyle planlamalıyız. Planlama olmadığı takdirde çifti zarar ediyor. O yüzden planlamanın önemi büyüktür. Türkiye’de özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da iklim değişikliği daha fazla hissediliyor. Dolayısıyla ürünleri ve bitkileri seçerken ona göre seçmeliyiz. Ürünü iklim değişikliğine göre seçmeliyiz. Üründe suyun çok büyük önemi var. Su zengini bir ülke değiliz, su fakiri bir ülkede de değiliz. Fakat bu durumu iyi yönettiğimiz zaman kendi kendimize yetebiliriz. Bizim bu konuda 2050-2060 yıllarına kadar ki planlarımızı yapmalıyız. Örneğin salgın sürecinde su olmasaydı ne yapabilirdik? Büyük düşünmeliyiz, büyük hedeflerimiz olmalı ve bu hedeflere kilitlenmeliyiz. Su zengini olmadığımız için suyu çok tasarruflu kullanmalıyız. Ziraatta sulama çok önemli. Su olursa üretim de artışta olur. Fakat suyu tasarruflu kullanmalıyız. İnşallah 2024 yılında sulamada modern bir kullanıma geçeriz. Yakın gelecekte iklim değişikliği nedeniyle gıdaya talep daha da artacaktır. Dünyanın en büyük meselesi gıda olmaya başladı, bu durum büyüyerek devam etmektedir. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş bu sıkıntıyı gözler önüne serdi. Bizim bu konuda yapacağımız şey ise üretmek, üretmek, üretmek…” dedi. [caption id="attachment_163241" align="alignnone" width="740"] Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay[/caption] “15 FABRİKA OLMASAYDI ŞEKERİ ÜÇ MİSLİ PAHALI YİYECEKTİK” ‘Türk iş olmasaydı şu an devletin elinde bir tane bile şeker fabrikası yoktu’ diyen Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ise fabrikaların üç kere gündeme geldiğini kimsenin bu konuyu önemsemediğini söyledi. Atalay, “Bunu söylemekle dilimizde tüy bitti. 15 fabrika olmasaydı şekeri üç misli pahalı yiyecektik. Su yoksa bu bina ne işe yarar. Gıdanın zirvesi en çok emekçiyi ilgilendiriyor. İmkanı olan bir yerden bir şeyler buluyor çünkü. Bu vatan bizim vatan yoksa ne sendika ne bakan ne de Başkan olur. Herkesin Türkiye’den yana olmak mecburiyeti var. Kimin hangi partiden olduğu önemli değil. Vatan hainleriyle, hırsızlarla, bizi ezen patronlarla aramanıza mesafe koyacağız” diye konuştu. “TOPRAĞIMIZI, GIDAMIZI KORUYACAĞIZ, ŞEKERİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ” Nişasta bazlı şekerin geleceğimizi tehdit ettiğini dile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise emek örgütleri ve sendikaların sadece emeğin değil, ülkenin suyuna ekmeğine ve üretimine sahip çıkmalarının önemli olduğunu söyledi. Vatan, emek ve demokrasi olmasa Türkiye’nin ayakta duramayacağını ifade eden Bilgin, “Geleceğimizi bu üç eksende kuracağız, her şeyi bu üç eksen üzerinde şekillendireceğiz. Son yaşadığımız salgın da insanın tabiatla olan ilişkisiydi. Tabiatla olan ilişki insanın su, toprak ve canlılarla olan ilişkisidir.  Toprak, su ve hava ile olan ilişkimiz bozulduğunda ayakta kalamayız. Kapitalizm bunları bir tüketim aracı haline getirdi. Kapitalizmin haz duygusunun nasıl bir tahribat yarattığını görüyoruz. Yeni bir çevre, insan ve tabiat ilişkilisine evirilmemiz gerekir. Son yapılan araştırmalar ve veriler önlem alınmazsa gelecekte nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Toprağımızı, gıdamızı koruyacağız. Şekerimize sahip çıkacağız. Şeker-İş’in gösterdiği duyarlılık kadar duyarlılık göstereceğiz.” 3600 ek gösterge sorununu bu ay sonunda bitiriyoruz. Adım adım dosyaları açıyoruz, dosyaları çözüme ulaştırdığımız anda da kamuoyu ile paylaşıyoruz. Emekçilerimiz sorun yapamasın onları enflasyon karşısında korumak bizim en temel göreviniz. Bu görevimizi yerine getireceğiz” açıklamasında bulundu. [caption id="attachment_163244" align="alignnone" width="740"] Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin[/caption] “HERKESİN ŞAPKASINI ÇIKARTIP ÖNÜNE KOYMASI GEREKEN BİR YÜZYILI YAŞIYORUZ” Açılış konuşmasını yapan Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök, zirveyi neden gerçekleştirdiklerinden bahsetti. ‘Sempozyumda toplanmamız kesinlikle bir tesadüf değil’ diyen Gök, “Artık bazı şeyleri süzgeçten geçirmenin zorunluluğunu hepimiz biliyoruz ve her şeyin farkındayız. İşte bu sebeple farkındalığımızı harekete geçirerek, sanal gözlüklerimizi çıkarıp dünyaya farklı gözlerden bakabilmenin yollarını aramak üzere bugün bir araya geldik. Sanal gerçekliklerin ileri boyutlara ulaştığı acı ve gözyaşlarıyla dolu evrende herkesin şapkasını çıkartıp önüne koyması gereken bir yüzyılı yaşıyoruz. Savaşlarla sınanan, açlıkla imtihan edilen ve milyonlarca insanın yok oluşuyla sonu henüz belli olmayan bir evrilme yüzyılından bahsediyorum. Bizler, farklı milletlerden, farklı kültürlerden, farklı renklerden, farklı inanış şekillerinden olsak da gururla, iftiharla gelecek nesillere anlatacağımız çok şeylerimiz olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet Kuşağı olan Atalarımız tarafından emanet edilen, ülkemiz ve dünya denilen bu mirası, kendi ellerimizle yok etmek gibi bir seçeneğimiz kesinlikle olmamalı. Yaşamalıyız ama yaşatmalıyız” ifadelerini kullandı. “ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPTIĞIMIZDA YARINLARIMIZ DAHA GÜZEL OLACAK” Vakit kaybetmeden 2022 zekâsını, geleneklerine bağlı X kuşağı ile çevreye ve dünyaya duyarlı Y kuşağıyla birleştirerek yeni bir neslin temellerini atmak için kendilerine büyük görevler düştüğünü söyleyen Gök, insanlık için iyi insanlar yetiştirmenin zorunlu olduğunu belirtti. Gök, “Her birimiz üzerimize düşenin gereğini layıkıyla yerine getirdiğimizde, inanın yarınlarımız daha güzel olacaktır. Farklılıklarımız, fikir çatışmalarımız,  ayrılıklarımız olabilir. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. Yaklaşınca canları yanar, uzaklaşınca üşürler. En sonunda hem kendilerini soğuktan koruyacak hem de dikenlerin batmayacağı bir mesafeyi ayarlarlar. Bizler de tıpkı kirpiler gibi birbirimize zarar vermeden sorunları çözebiliriz” dedi. [caption id="attachment_163243" align="alignnone" width="740"] Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök[/caption] “16 MİLYON ÇOCUK ÖLDÜ ÖLECEK DURUMDA…” İklim krizinin hepimizin ortak suçu olduğuna dikkat çeken Gök, “Son 10 yıldır yaşanan iklim değişikliği daha yıkıcı olmaya başladı. Bu da gelecek yıllarda gıda krizini tetikleyecek en önemli faktörlerin başında geliyor. İklim krizi ve ona paralel ortaya çıkacak olası bir gıda krizinin, tüm dünyada yeni bir göç dalgasını derinden tetikleyeceği de büyük olasılıklar arasında. Geçmişi değil ama geleceği değiştirebilir, iyileştirebiliriz. “Gıda egemenliği, kendi kendine yetebilme” hedefleri artık tarım ve gıdanın milli bir mesele olduğu gerçeğini iyice ortaya koyuyor. Aksi halde şeker sektörümüzde olduğu gibi kriz ve risk senaryoları stratejik ürünlerimizin isimlerinin yanından bir türlü ayrılamıyor. Ülkemiz şeker sektöründe yaşanan zorlu mücadeleye rağmen dün alınmayan kararların bugün yarattığı sonuçları görüyoruz. O nedenle milli fikir, karar ve icraatların ne denli önemli olduğunu esasen yaşamadan, fakat yaşadıysak da ders çıkararak hayata geçirmemiz gerekiyor. Bununla beraber tarlada çalışandan, fabrikada üretene ve evde sofrayı kuran her bireyin gıdanın geleceğini, özellikle de güvenilir gıdaya erişimde daha sürdürülebilir politikalar üretme noktasındaki etkisi göz ardı edilmemelidir. Bugün gıda krizinin en somut yaşandığı 55 ülke veya bölgede 5 yaş altı 16 milyon çocuğun durumu gerçekten çok kritik. 16 milyon çocuk öldü ölecek durumda. Dünya genelinde 150 milyon çocuk ise beslenme yetersizliğinden muzdarip. Akut gıda sorunu yaşayan sadece 98 milyon insan Afrika’da yaşıyor. Bunu biz söylemiyoruz. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü yetkilileri söylüyor ve durum gerçekten çok vahim” şeklinde konuştu. “SÜRDÜRÜLEBİLİR STRATEJİK BİR MİLLİ GIDA POLİTİKASI OLUŞTURULMALI” Son 5 yıla bakıldığında, Türkiye’de yıllık ortalama 26 milyon ton gıdanın israf edildiğini kaydeden Gök konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bir kamyonun 10 ton çöp taşıdığını hesaba katarsak, yılda 2,5 milyon kamyondan fazla gıda çöpe atılıyor. Ekmek israfı ise korkunç boyutlarda. Türkiye’de her gün 5 milyondan fazla ekmek israf ediliyor. İsraf israfı getirir derler ya! Sadece tarladan soframıza gelen 1 dilim ekmek için harcanan su miktarı ne kadar tahmin edin? 40 litre. Sağdan çarpın, soldan çarpın. Nereden çarparsanız çarpın, toplayın, bölün, çıkarın. Karşımıza korkunç parasal rakamlar çıkıyor. Yazık, gerçekten çok yazık… Değerli konuklar, Gıda güvenliği sadece bir ülkeye mahsus değildir. Bu sorun bir milli güvenlik sorunu haline gelmiş ise sadece Türkiye’nin değil, tüm dünya ülkelerinin sürdürülebilir stratejik bir milli gıda politikası oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde, bugün bana yarın sana mantığı devreye girecektir. Çünkü bugün burada, bu toplantıyı yaptığımız şu saatte, dakikada hatta saniyede kim bilir kaç çocuk, kaç insan daha açlıktan, temiz su bulamamaktan ölmüş olacak? Kaç anne baba daha çaresizlikten kendi elleriyle evladını toprağa verecek? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Obeziteye harcanan parayla açlığın yok edilebileceği gerçeğini hepimiz biliyoruz. Öyleyse, açlığın kurgusallığının da olmayacağını bilmemiz gerekiyor. Daha nereye kadar Açlık Safarisi yapılacak?