Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2016’da 24 bin 592 operasyon yapıldı. 114 bin 657 kilo esrar, 5 bin 47 kilo eroin, 211 kilo afyon, 621 kilo kokain, 10 milyon 81 bin 183 adet hap, 547 kilo bonzai, 143 kilogram metamfetamin, 82 milyon 540 bin 597 kök hint keneviri ele geçirildi. 38 bin 160 kişi gözaltına alındı. Uyuşturucuyla nasıl baş edilmeli, bağımlı çocuklara nasıl yaklaşılmalı gibi başlıkları Psikolojik Danışman Serkan Karakuş ile görüştük. FARKINDALIĞININ ARTIRILMASI LAZIM 2004 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığ’nda çalışan Karakuş, son zamanlarda artan uyuşturucu operasyonlarını olumlu yönde değerlendirerek şunları söyledi; “ Operasyonalr tam anlamıyla yeterli değil, işin çözümü sadece duruma müdahale değil önleyici tedbirler almak. Eğitim süreci çok önemli, toplumun farkındalığının artırılması lazım. Bu yapılıyor aslında yapılmıyor değil biraz daha etkili hale getirilmesinde fayda var. Normalde Yeşilay ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın bağımlılıkla mücadele programı var. Bu programı cumhurbaşkanlığı da destekliyor. Okullarda rehber öğretmenler tarafından uygulanıyor. Uyuşturucu ile mücadele kamuoyunda daha fazla yer almalı. Aynı şekilde okullarda daha yoğun bir şekilde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle toplumun biliçlendirilmesi lazım.” EĞİTİMSİZLİK UYUŞTURUCU KULLANIMININ NEDENLERİNDEN Uyuştucuyla mücadele kapsamında önleyici hizmetlerin önemli olduğunu vurgulayan Karakuş, “ kullanıma iten nedenler konusunda toplum bilinçlendirilmeli. Eğitimsizlik uyuşturucu kullanımın altında yatan en temel nedenlerinden biri. Kişiler bunun neye yol açacağını nasıl bir sonuçla karşılaşacağını bilmeden çoğu zaman kullanıyor. Uyuşturucuya giden yolda bir de öncülü var, uyuşturucuya eşlik eden muhakkak alkol ve sigara kullanımı var. Tabi alkol ve sigara kullanımı tamamen uyuşturucuya iter diye bir şey söyleyemem ama nihayetinde bunlar birbirine eşlik eden şeyler. Bunların üzerinde de durulabilir” şeklinde konuştu. Yasaklamalar tam anlamıyla bir çözüm olmadığını belirten Karakuş, “Bunun ticaretiyle uğraşanlar var. Toplumda yaygınlaşmasına neden olan kişiler var  bu operasyonalar muhakkak yapılmalı tabiki ama temelinde çözüm eğitim ve önleyici hizmetler. Bu eğitim en erken çocukluk döneminden başlamalı. Eğitimcilerde şöyle bir kaygı var. Çocuklar bununla ne zaman tanıştırılmalı? Bu konuda farkındalık ne zaman kazandırılmalı? Caydıracağız derken teşvik edici mi olur?  bu tür kaygı ve endişeler var ama artık çocuklar sokakta çokca karşılaşıyorlar. Bu noktada benim dikkatimi çeken eksiklik rehabilitasyon merkezleri. Bu merkezlerin yaygınlaştırılmasındna fayda olduğunu düşünüyorum. Amatem’ler tabiki çalışıyor ama bu iş sadece tıbbi bir tedaviden ziyade psikolojik desteğinde yer aldığı bir süreç. Topluma uyumlarının tekrar sağlanan bileneceği ortamların oluşturulması lazım. Yurtdışında böyle şeyler var. Benim yakın bir tanıdığım Almanya’da  benimle hemen hemen aynı alanda çalışıyor. Uyuştucu bağımlılarının topluma yeniden kazandırılmasını sağlayan köyler var. Bu çocuklar sadece fizyolojik bir bağımlılıktan ziyade bu işin psikolojik bağımlılık boyutu çok ağır her açmazlarında her yaşandıkları problemde uyuşturucuya sarılıyorlar. Çocukların kendilerini iyi hissedecekleri, hayata tutunacakları, yaşamlarını tekrardan kurgulayacakları bir atölyeye ihtiyaçları var. O atölyede aslında o köyler. O köylerde çocuklar bunlardan arındırıldıktan sonra yoğun terapi alıyorlar ve atölyelerde çalışmaya başlıyorlar. Çalışmalar sonrasında aşama aşama çocuklar dışarıda çalışmaya başlıyorlar ve orada kalıyorlar. Sonrada artık toplumun içerisinde yer alabilecekleri düşünüldüğünde onlara hem iş hemde bu konuda olanaklar sunulup sosyal yaşama adaptesi sağlanıyor. Bu arada önemli olan şey aşama aşama ilerlemesi ve destek gruplarında ömürleri boyunca tedavi almaları. Bunun bir sonu yok. Sadece uyuşturucu değil alkol ve diğer bağımlılık türleri özellikle akıllı cep telefonlarının çok yaygınlaşması ile birlikte teknoloji  bağımlılığıda arttı. Bu da çok büyük bir tehlike özellikle Uzak Doğu çokca yaygın görülüyor. Nüfusun kalabalık olduğu iş in az olduğu yerlerde çok daha fazla gözlemleniyor. Bunların hepsi bir arada planlanmalı. Bağımlılık sadece uyuşturucu boyutundan ziyade tüm boyutlarıyla ele alınmalı” ifadelerini kullandı. Ailelere verilen eğitimin de önemine değinen Karakuş, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak düzenlediği aile eğitimleri yapılıyor. Bunlar daha yaygın ve etkili hale getirilmeli. Bu konuyla muhattap olan tüm kurumların devreye girmesi lazım sadece sivil toplum kuruluşlarının değil, tamamen yeniden bir organizasyon olmalı” dedi. “BENİM OĞLUM YAPMAZ”, “BENİM KIZIM YAPMAZ”  DEMEMELİ Uyuştucu bağımlısı çocukların, normal yaşam düzeyinde değişmeler olduğunu, aile ile iletişimde özellikle daha agresifleştiğinin altını çizen Karakuş, “ Genelde ailenin fark etmesi kolay olur. Esas problem konduramama durumu. “Benim oğlum yapmaz”, “Benim kızım yapmaz”  dememeli bu durumu her zamana göz önünde bulundurmalı. Her kesim için geçerli. Aile çocuğunun uyuşturucu kullandığını öğrendikten sonra muhakkak hem tıbbi hem ruhsal yardım almak zorunda. Bu konuda sağlık hizmetleri ücretsiz zaten. Ailenin çok paniğe kapılmadan öğrenildiği an bağımlılıkla mücadeleyi çocukla birlikte yürütmesi lazım öenmli olan kısım o. Çocuğun arkasında olmak lazım bu süreç beraber yürütülmediği sürece çözümlenmez. Çocuğu bu problemle başbaşa bırakmak onu kaybetmek anlamına geliyor ki çoğu çocuk bu nedenle kayboluyor. Uyuşturucu kullanımı nedeniyle hayatları bitiyor. Çoğu ölümle sonuçlarınıyor, suça karışıyor. Kolay elde edilebilir bir şey olmadığı içinde kullanım bir yandan satmaya da yol açıyor. Elde edebilmek için bunun ticaretinide yapmaya çalışıyorlar. O yüzden bizim gözlemlediğimiz, uyuşturucu tacirlerinin çoğu zaten kullananlar oluyor. Bunun dağıtımınıda pazarladığı kişilere yaptırıyorlar. Bu sistemin tamamen çözülmesi yok edilmesi pek mümkün görünmüyor ama operasyonlarda bu noktada oldukça etkili  duruyor. Operasyonlar sadece suçluları yakalamaya yaramıyor ayrıca toplumda farkındalığı da artırıyor. (Zeynep Namlı)