Derneğinizin Genel Merkezi olan Ankara Konağı ile Abidinpaşa Köşkü’nü anlatır mısınız?
16 Mayıs 2015 tarihinde hizmete giren Ankara Konağı, Başkent Ankara’nın ve Ankaralıların sivil temsilcisi olan Ankara Kulübü Derneği’nin mülkü olup amblemi, dünyada sadece Ankara Gölbaşı’nda yetişen “Sevgi Çiçeği’’dir.
Ankara Konağı; Ankara Kulübü Derneği Genel Merkez Binası, Ankara Araştırmaları Merkezleri, Ankara vakıfları ve ilçe derneklerinin merkezleri, Başkent Ankara Dergisi Ofisi, Ankara Yemekleri Lokantası, Ankara Hediyelikleri Dükkânı, kına-düğün ve toplantı salonları, kır bahçesi ve Ankara manzaralı teraslardan oluşmaktadır.
Başta “Seymenlik Geleneği” ve “27 Aralık Ruhu” olmak üzere, Ankara’nın ve Ankaralıların tarihi değerleri, yerel özellikleri, gelenek-görenekleri, etnografyası, el sanatları, mutfak kültürü bu mekânda yaşatılmakta ve tanıtımı yapılmaktadır. Konak, Ankara’ya ilişkin objeler, resimler, fotoğraflar gibi koleksiyon malzemelerinin sergilendiği bir “Ankara Kent Müzesi” olarak da işlev görmektedir.
Ankaralıların sivil toplum, bilim, sanat, sergi ve kültür merkezi olan Ankara Konağı, Ankara kent kimliğinin ve Ankaralılık ruhunun en özgün şekilde yaşatıldığı, Ankara’nın değerlerinin tanıtıldığı ve gelecek kuşaklara aktarıldığı, başta Başkentli hemşerilerimize olmak üzere, Başkentimize ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere Ankara’nın tanıtımının yapıldığı önemli bir uğrak yeridir.
Derneğimizin önceki Genel Merkezi olan Tarihi Abidinpaşa Köşkü ise yine bir “Ankara Kültür ve Sanat Evi” olarak işlev görmektedir. Dönemin Ankara Valisi olan Abidin Paşa tarafından 1880'li yıllarda yaptırılan Abidinpaşa Köşkü, Ankara'nın en önemli tarihi eserlerinden birisidir. 1 Temmuz 1920 yılında ise resmi adıyla "Zabit Namzetleri Talimgâhı” olarak Milli Mücadele Ordusuna subay yetiştirmek üzere hizmete girmiştir. Kurtuluş Savaşı döneminde İstanbul'dan ve Anadolu’dan gelen askeri öğrenciler burada kalmış ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk harp okulunun temelleri bu binada atılmıştır.
Çankaya Belediyesi'nin mülkiyetinde olan ve bulunduğu semte de adını veren Abidinpaşa Köşkü, uzun yıllar Ankara Kulübü Derneği Genel Merkezi olarak işlev görmüştür. Günümüzde ise bu tarihi bina geçmişine yakışır bir mizansenle "Ankara Kültür ve Sanat Evi” olarak Ankaralıların hizmetine sunulmuştur. Milli Mücadele döneminde “teğmen” eğitimi verilen bu binada bugün “seymen” eğitim çalışmaları sürdürülmektedir.
Ankara Kulübü olarak ‘Seymenler’ kültürünü yaşatıyorsunuz. Bu kültürü bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Seymenlik Geleneği Ankara’nın yerel kimliğinin en önemli ögesi olup Ankaralılar için tarihi, kültürel ve sembolik anlamı büyüktür. Bir sivil inisiyatif kurumu ve savunma birimi olan Seymenlik geleneği, Orta Asya “Sökmen” geleneğinin Horasan, Anadolu ve Balkanlar’daki devamıdır. Tarihi kaynaklarda Sökmen; “kahraman, yiğit, savaş saflarını yaran öncü kuvvetler veya kervanları koruyan muhafızlar” olarak tanımlanır. Sökmen geleneği Horasan bölgesinde “Segban” geleneğinin oluşmasına da kaynaklık etmiştir.
Anadolu’nun yurtlaştırılmasında önemli roller üstlenmiş olan Seymenlik geleneğinin Ankara’da en rafine şekilde kurumsallaşmasında 13 ve 14’üncü yüzyıllar Anadolu’sunda önemli bir toplumsal güç olan Ahilik Kurumu ile bu dönemlerde Ahiler’in en güçlü olduğu şehir olan Ankara’da kurdukları ve bir nevi “cumhuriyet idaresi” niteliği taşıyan “Ankara Ahiler Devleti”nin etkisi büyüktür. Ankara Ahilerinin Seyfi (Kılıç) kolu olan Seymenler, Yiğit Alayları, Esnaf Alayları kurarak bu devletin savunma birimlerini oluşturmuştur.
Bir Anadolu Eri, bir Ankara Yiğidi ve bir Eskiçeri kurumu olarak Seymenlik Geleneği, Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşuna da öncülük etmiştir. Seymenlik Geleneğinin en önemli özellikleri “Seymen Alayı” ve “Kızılca Gün” Gelenekleridir. Seymenlik Geleneğinin bir diğer önemli özelliği de, Kızılca günlerde devlet kurma ve lider seçme geleneği olan “Seymen Alayları”dır. En son Seymen Alayı ise 27 Aralık 1919’da kurulmuştur.
27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Atatürk’ü 3000 atlı 700 yaya Seymenden oluşan büyük bir Seymen Alayı ile karşılayan Seymenler ve Ankaralılar, Büyük Seymen Alayının düzenlendiği bu tarihi günü, karanlık bir dönemi kapatıp, aydınlık bir geleceğe geçişi müjdelediği inancıyla "Kızılca Gün" olarak tanımlarlar. “Davul, Sancak ve Seymen Alayı” sembolleriyle Kızılca Günler aynı zamanda yeni bir devletin kuruluşunu ve yeni bir liderin seçilişini müjdeleyen günlerdir.
“27 Aralık 1919”da binlerce Seymen ve on binlerce Ankaralının oluşturduğu Seymen Alayı ile Mustafa Kemal, Türk Bağımsızlık Hareketinin yeni Lideri olarak seçilmiş ve “fiilen” o gün yeni bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
Ankara Kulübü olarak ‘Bacıerenler’ Geleneğini yaşatıyorsunuz. Bu kültürü bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Bacıerenler, diğer adıyla Anadolu Bacıları (Bacıyan-ı Rum) Teşkilatı, 13’üncü yüzyılda Ortaçağ Anadolu’sunda doğmuş ve dünyada modern saiklerle kurulmuş ilk kadın örgütlenmesidir.
Anadolu Bacılarının lideri, Milli filozofumuz Ahi Evren’in eşi Fatma Bacı’dır. Merkezi ise Ankara’da, Polatlı-Sincan ilçe sınırlarında yer alan ve adını Anadolu Bacılarından alan Bacı Nahiyesidir. Bacı Nahiyesinde Fatma Bacının, tarihi Camii ve Türbesi yer almaktadır. Anadolu Bacıları; kaç-göç bilmeyen, çarşıda-pazarda, tezgâh başında, üretimde, hayatın hemen her alanında yer alan aydınlık yüzlü Türk kadınlarıdır.
Bacıerenler aynı zamanda savaşçı kadınlardır. Doğu’dan Moğol, Batı’dan Latin istilalarına karşı Anadolu’nun yiğitçe savunulmasında ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki işlevleri tüm tarihçiler tarafından vurgulanmaktadır. İlk akademik tarihçimiz Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü, Anadolu Bacılarını Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Anadolu Gazileri, Anadolu Ahileri ve Anadolu Abdallarıyla birlikte dört büyük toplumsal güçten biri olarak ifade eder. Dönemin ünlü Arap Gezgini İbn-i Battuta ise Seyahatnamesinde Anadolu kadınlarının hayatın her alanında yer aldığını ve toplumsal statülerinin çok yüksek olduğunu hayranlıkla anlatır.
Ahi gelenekleri yüzyıllar boyunca zayıflayarak da olsa devam etmiştir. Ancak, Ahilerin kadın kolu olarak da nitelendirilen Anadolu Bacıları geleneği ise zaman içerisinde unutulmuş ve haliyle Anadolu kadınlarının toplumsal statüsü süreç içerisinde gerilemiştir.
Ankara Kulübü Derneği, Anadolu Bacıları geleneğini yaşatmak amacıyla “Bacıerenler Kolu”nu oluşturmuştur. Derneğimiz, halk müziği ve halk oyunları başta olmak üzere, tüm toplumsal-kültürel boyutlarıyla bu köklü geleneği araştırarak, geliştirerek yaşatmayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı hedef olarak belirlemiş ve bu amaçla çalışmalarını sürdürmektedir. (Rozita Merve HAMİDİ)
Muhabir: TE Bilisim