Medicana Sivas Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Özden, Akalazya’nın, yemek borusunun mideye bağlandığı kısımdaki dairesel kasların gevşemesinde yaşanan patoloji nedeniyle yenilen gıdaların mideye geçişinin engellendiği bir durum olduğunu ifade ederek, “Buradaki temel patoloji kasları inerve eden sinirlerin fonksiyonlarında bozulma veya kayıptır. Akalazya hastalarında yemek yeme ve yutma ile ilgili semptomlar ön plandadır. Yutma fonksiyonlarındaki yetersizlik veya tam yokluğunda yemek borusunda genişleme olur. Dolayısıyla yediklerinin sindirilmemiş gıda şeklinde kusma ve öğürme şikayetleri olabilir. Yemek borusunun gıda ile dolması ve kusma nöbetleri beraberinde göğüs ağrısı şikayetlerini doğurur. Göğüs ağrısı şiddetli olduğu için başvurduğu merkezlerde kalp krizi geçirme veya solunum sıkıntısı şeklinde anlaşılabilir. Beslenme eksikliği nedeniyle zaman içerisinde kilo kaybı kaçınılmaz olacaktır” dedi.

“Hastadan alınan öykü tanıda önemli yer tutar”
Dr. Özden, hastadan alınan öykünün tanıda önemli yer tuttuğunu ifade ederek, “Hastadan alınan öykü tanıda önemli yer tutar. Hastanın öyküsü muayenesi ve genel değerlendirmesi sonrasında bazı tetkiklerin yapılması ön tanıyı mutlak tanıya dönüştürmeye ve tanının doğruluğunu ispat etmeye yardımcıdır. Tanıda kullanılan endoskopik değerlendirme, optik bir sistem ile yemek borusunu inceleme esasına dayanır. Direk bakı ile yemek borusunun içerisi değerlendirilebilir. Özefagogram, baryum adında bir kontrast madde kullanılarak çekilen, yemek borusunun anatomik yapısını izleyebildiğimiz bir görüntüleme yöntemidir. Manometri, Yemek borusunun mideye bağlandığı alt sfinkter tonusunun ve özefagusun maruz kaldığı basıncın ölçüldüğü bir yöntemdir. Tedavisinde balon dilatasyon, ilaç enjeksiyonları veya cerrahi müdehale olarak bilinen laparoskopik Heller miyotomi yapılabilir ’’ diye konuştu.

İHA

Editör: Nisa K.