Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız
Akademik Diyetisyenler Derneği Başkanı Diyetisyen Füsun Bilgin Çakmak ile diyetisyenlerin yaşadığı sorunları konuştuk. Çakmak, bir aylık alınan eğitimle sertifika alarak yaşam koçu, beslenme terapisti gibi tahsili olmayan ve yeni üretilmiş isimlere sahip olan kişilerin hem halk sağlığını hem de mesleklerinin geleceğini tehlikeye soktuğunu ifade etti. Her sene Beslenme ve Diyetetik bölümlerinden 7 bin kişinin mezun olduğunu ifade eden Çakmak, ancak çıkarılacak olan meslek yasasının sorunlarını çözebileceğini ifade etti.  “İlaçla zayıflama diye bir kavram olamaz, olsaydı bizim eğitim almamızın hiçbir anlamı kalmazdı” diyen Diyetisyen Çakmak, “Beslenme koçu gibi unvanlara sahip kişilerin verdiği ürünlerin içeriği bilinmediğinden o ilaçlar insanlar için çok tehlikeli. Bu ilaçlar kafein, efedral, sibutramin gibi kimyasal maddeler içerebiliyor. Bunlar vücut sistemini tamamen tehlikeye atan maddeler. Karaciğer yetmezliği, kalp krizi, böbrek yetmezliği, bağırsak iltihabına varıncaya dek vücuda çok büyük zararlar verebilecek ilaçlar.” ifadelerini kullandı. “HER YIL 7 BİNE YAKIN DİYETİSYEN MEZUN OLUYOR” Akademik Diyetisyenler Derneği Başkanı Diyetisyen Füsun Bilgin Çakmak, kendisinin 1993 yılında Hacettepe Üniversitesi’nden mezun olduğunu ve mezun olduğu zaman sadece 2 üniversitede Beslenme ve Diyetetik bölümünün olduğunu söyledi. Şu an ise 108 üniversitede beslenme ve diyetetik bölümünün olduğunu ve her yıl 7 bine yakın mezun verildiğini ifade ederek, “Devlet kurumlarında diyetisyenler için en son 128 kişilik kadro açıldı. Geri kalan kısım ise özel sektörde iş bulmaya çalışıyor. Mezun sayısı arttıkça çalışma koşulları da zorlaşıyor, çoğu meslektaşımızın asgari ücretin altında çalıştığının haberlerini alıyoruz. Biz etik çalışmaya çalışırken bir taraftan da beslenme koçu, beslenme terapisti gibi tahsili olmayan ve yeni üretilmiş isimler duyuyoruz. Bu unvanları kullananlar genelde ürün satışı yapan ve aslında ürün temsilcisi olması gerekirken başına Beslenme, sonuna Koç ekleyerek bir aylık eğitimden sonra beslenme koçu gibi bir isimle piyasada yer edinmeye çalışanlardır. Halbuki diyetisyenler, Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde 4 yıl eğitim aldıktan sonra diyetisyen unvanı alan kişilerdir ve sadece diyetisyenler beslenme danışmanlığı yapma ya da diyet yazma hakkına sahiptir.  Bu unvanlar ve bu unvana sahip kişiler topluma sihirli değnek ile dokunduklarını iddia ediyorlar ve haliyle halk tarafından çok fazla ilgi görüyor. Bu unvan ve unvana sahip kişiler sayıca o kadar fazlalar ki bizlere bu durum karşısında mücadele açısından Meslek Yasası dışında başka bir seçenek kalmıyor. Diyetisyenlerin aslında birçok meslek problemine ek olarak birde mesleğimiz kapsamında olan toplumsal problemimiz var” dedi. Çakmak, “Ben bu konuyla Sağlık Bakanlığı kadar Ticaret Bakanlığının da ilgili olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu işten para kazanan ve rant sağlayan meslek eğitimini almamış kişiler yasaları da çiğniyorlar. Neticede yeterlikleri olmadığı halde beslenme koçu, beslenme terapisti gibi unvanlarla piyasaya çıkıyorlar. Aslına bakarsanız böyle unvanlar hiçbir yerde yer almıyor bile. Milli Eğitimin 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Mevzuatında “Beslenme Koçluğu” gibi bir sertifika programı yok. Ancak ne yazık ki bu eğitimler sosyal medyada ilanlarla potansiyel oluşturuyor ve e-devletten onaylı olduğu ifade ediliyor. Bir eğitim sertifikasının e-devletten görünüyor olması ise o sertifika geçerlidir ve sertifika ile bu işi yapabilirsiniz anlamını taşımıyor, 6102 sayılı Ticaret Bakanlığı yasasına göre bu şekilde unvan kullanmak, kullanabileceğini vaat etmek ise ciddi cezai yaptırımlara tabi. Bu arada koçluk ifadesi sadece yaşam koçluğu için geçerli. Sağlık için koçluk ifadesi kullanılmaz. Çünkü sağlıkla ilgili kullanılan unvanlar beraberinde laboratuvar ve temel tıp eğitimlerini de gerektiren programlardır, sertifikayla yapılacak bir iş değildir. İnsanlar çok güzel bir şekilde kandırılıp bundan para kazanma yoluna gidiliyor.” diye konuştu. Herkesin beslenme koçu gibi unvanlara sahip olması neticesinde toplum sağlığının da bozulduğuna dikkat çeken Çakmak, “Toplum sağlığı bozulunca da iş verimi düşüyor ve hekim ihtiyacı artıyor. Mesleğimiz üzerindeki algı kırılıp bize de destek verilse durum bu kadar kötüye gitmeyecek, en azından Avrupa ülkeleri içerisinde Türkiye obezitede 1. sırada yer almayacak” diye konuştu.  “ZAYIFLAMA İLE İLGİLİ ÜRÜNLERİN ONAY KODUNDA FARE ZEHRİ, TARIM İLACI GİBİ AÇIKLAMALAR BULUNABİLİYOR” Beslenme koçu gibi kişilerden hizmet alanlara seslenen Çakmak şunları söyledi: “Vatandaşlar beslenme koçu adı altındaki kişilerden sundukları ürünleri satın alarak zayıflamaya çalışıyorlar. İlk elden yapacakları şey kesinlikle o unvandaki kişilerden beslenme konusunda destek almamak olacaktır. Sonrasında ise yapılacak şey o ürünleri kullanacak dahi olsalar kullanacakları ilacın onay numarasına bakmak olacaktır. Ben onay numarasına baktığımda o ilaçların içeriğinde fare zehri, tarım ilacı gibi numaralarla izin aldığını görüyorum. Bundan dolayı da ürünleri Sağlık Bakanlığı’ndan alamadıkları için Tarım ve Orman Bakanlığından otalandırıyorlar ancak ürünler sağlığı tehdit edecek şekilde kullanılıyor. Ürünün kodundan içeriğine bakmak mümkün olsa da çoğunda içeriğe de ulaşılamıyor. Bu noktada kişinin yapacağı şey Halk Sağlığına giderek ürünün içerisinde nelerin olduğunu araştırmak olacaktır.” “TÜRKİYE OBEZİTEDE İLK 5’TE YER ALIYOR” Türkiye’de gün geçtikçe obezite sayısının arttığını ve Türkiye’nin Avrupa’da obezitede ilk 5’te yer aldığını belirten Çakmak, “Bahsettiğim kişilerin ilaç, gıda destek gibi ürünlerle insanları zayıflatmaya çalıştıklarından bu ürünlerle zayıflayanlar bir süre sonra inanılmaz derecede kilolar alıyor. Çünkü ilaçla zayıflama diye bir kavram olamaz, olsaydı bizim eğitim almamızın hiçbir anlamı kalmazdı. Zayıflama amacı ile kullanılacak olan ilaçlar kesinlikle bir hekim onayı ile kullanılmalı, 1-2 aylık yüzeysel bilgilerle değil. Beslenme koçu gibi unvanlara sahip kişilerin verdiği ürünlerin içeriği bilinmediğinden o ilaçlar insanlar için çok tehlikeli, bu ilaçlar kafein, efedral, sibutramin gibi kimyasal maddeler içerebiliyor. Bunlar vücut sistemini tamamen tehlikeye atan maddeler. Karaciğer yetmezliği, kalp krizi, böbrek yetmezliği, bağırsak iltihabına varıncaya dek vücuda çok büyük zararlar verebilecek ilaçlar. Diyetisyenlere özenip bu şekilde insanlara ilaçla mucize vaat etmek çok sorumsuzca bir eylem. Örneğin diş hekimi olmayan birine diş çektirmeye gitseniz onun diş hekimi olmadığı anında ortaya çıkacaktır. Fakat beslenmede yapılan hatalar aylar sonra bile ortaya çıkabiliyor, bu da kişilerin bizim alanımızda cesaretini güçlendiriyor” diye konuştu.  Çakmak, “Anayasaya göre herkesin mesleğini yapmaya hakkı vardır ama meslek hakkı kişiye belirli bir eğitim sonrasında verilir” ifadelerini kullanarak sözlerine şöyle devam etti: “Mesleğiyle ilgili hizmet yapma kapsamında sadece diyetisyenler yetkilidir. 6102 sayılı yasanın 50. maddesinden itibaren ciddi açıklamalar yer alırken bir kişinin diploması olmadığı durumda bir unvan kullanamayacağı da yer almaktadır. Maalesef ülkemizde son derece kontrolsüz bir sosyal medya olduğu için bahsettiğim kişiler bundan nemalanıyor. Aslında toplumumuzun bilgi eksikliğinden nemalanıyor.” “BİZ ZAYIFLAMA ELAMANI DEĞİLİZ” Diyetisyenlerin zayıflama elamanı olmadığını, diyetisyenlerin sağlıklı beslenme alanında çalışan sağlık neferleri olduğunu vurgulayan Çakmak, “Beslenme ve Diyetetikle ilgili 4 + 1 yıllık eğitim – öğretim dönemimizde aldığımız derslerin bir yılı sadece tıp derslerine ait derslerden oluşuyor. Bu kadar donanımla toplum bizi sadece zayıflama elemanı olarak görüyor. Biz bir insana beslenme programı hazırlarken bize zayıflamak için bile gelmiş olsa onun hastalıklarını, fizyolojik, psikolojik durumunu, yaşam koşullarını hatta ekonomik durumunu göz önüne alarak o kişiye beslenme programı hazırlıyoruz ki kendisi için sürdürülebilir olsun. Ne yazık ki toplumumuz da bu konuda çok bilgi sahibi değil. İnsanların bu durumundan faydalanarak para kazanma, rant sağlama amacıyla bu durumlar söz konusu oluyor” ifadelerini kullandı.  Aile Sağlığı Merkezlerinde diyetisyen istihdam edilmiş olsaydı Türkiye’nin bu kadar doktora ihtiyacı olmayacağını ifade eden Çakmak şöyle konuştu: “Hipokrat’ın da bin yıllar önce dediği gibi, besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun diyoruz biz de. Gerçekten beslenmenin birçok hastalığın önlenmesinde ya da genetik hastalıkların ileri düzeye kadar geciktirilmesinde çok büyük etkileri var. ASM’lerde diyetisyen istihdamı ile beslenmeye bağlı birçok hastalık önlenebileceği gibi, eğitimle beraber daha sağlıklı bir geleceğin temeli de atılmış olacaktır. Şu da var ki gençlerde obezite oranı çok yüksek. Beslenme bozukluğuna bağlı olarak polikistik over sendromu, insülin direnci, şeker hastalığı, genç yaşta kalp krizi geçirmenin nedeni tamamen yanlış ve sağlıksız beslenme kaynaklıdır. Bundan dolayı muhakkak devlet ve özel okullarda da diyetisyenler yer almalıdır. Okullara atanan diyetisyenler ise okullarda sağlık problemi olan çocuklarla hekimle iş birliği içerisinde ilgilenmeli, çocuklara eğitimler vermeli ki toplumumuzun geleceğinin sağlığını koruyabilelim.”  “DİYETİSYENLER İŞLERİNİ YAPAMASIN DİYE BASTIRILIYOR” “Beslenme koçu vb. isimlere sahip kişilerin toplum sağlığını bozduklarını” ifade eden Çakmak, çıkarılacak olan meslek yasasının sorunlarını çözebileceğini ifade etti.  Çakmak konuya ilişkin şunları söyleyerek sözlerini sonlandırdı: “Bir diğer problemimiz de her sene mezun olan diyetisyenlerin kamu kurumlarına atanamayınca kendi işyerlerini açmak durumunda kalmaları. Ancak bu noktada da birtakım yasalar bizi engelliyor.  Mevcut yasa zayıflamayla ilgili cihazları diyetisyenlerin kullanamayacağından bahsediyor. Halbuki o cihazların eğitimleri cihazı satanlar tarafından veriliyor. Açılmak istenen diyetisyen ofislerine ruhsat verme konusunda zorluklar çıkarılıyor. Ruhsatlı diyetisyen ofisleri haksız sebeplerle kapatılmaya çalışılıyor.  Özetle birçok yerden diyetisyenler işlerini yapamasın diye bastırılıyor. Güzellik merkezlerinde beslenme bilgisi olmayan kişilerin zayıflama cihazlarını kullanmasına izin verilirken, bu konuda en yetkin meslek grubu olan diyetisyenlerin önü kesilmeye çalışılıyor. Birçok hastalığın tedavisinde beslenme tedavisi olmasına karşın, diyetisyenlerin Hastalıklarda Beslenme dersi almalarına karşın bu konuda yetkileri kısıtlanıyor. Tüm bu sorunları çözecek tek şey ise acilen bir meslek yasasının çıkarılmasından geçiyor. Akademik Diyetisyenler Derneği olarak bütün meslektaşlarımızın derdine çare olmak için bu konuyla ilgili çalışmalar yapıyoruz.”    
Editör: TE Bilisim