“Kuzucuklarım” diye başlayan ve kahkahasıyla hepimizi güldüren Adile Naşit, aramızdan ayrılalı tam 31 yıl oldu. Kulaklarda çınlayan kahkahası, gülen gözleri ve yaşam enerjisiyle  televizyon ekranından bir ''Kuzucuklarım'' dedi mi zaman dururdu benim için. O bizim Hafize anamız, Gülen Gözler'de Münir Özkul'un tonton eşi Nezaket Hanım, Neşeli Günler'in turşucu annesi, inatçı Saadet Hanım'ı, 'Uykudan Önce' isimli televizyon programının Masalcı Teyze'siydi. Türkiye’nin gülen yüzü Adile Naşit ya da gerçek adıyla Adela Özcan yaşasaydı, bugün 88 yaşında olacaktı. Eski kuşağı ucundan da olsa yakalamış olmanın mutluluğunu yaşamıyor değilim. 5- 6 yaşlarında olduğum zamanlar olan 90'lı yıllarda tablet, diz üstü ne gezer... Dünyamız oyuncaklardan, masal kitaplarından ve Türk filmlerinden ibaretti. Benim tabletim, animasyonum, youtube'um o zamanların küçük ekran televizyonuydu. Küçük bir ekrandan izlerdim hayatı ne kadar şanslı olduğumu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Adile Naşit'le Münir Özkul'la, Levent Kırca'yla büyümek, hayatı algılamaya başlamak bence  90 kuşağının  en büyük artılarından biriydi. Şimdi her şeyin uyarlamasına, kopyasına, ucuzuna dönüldü. Ne yazık.. Sadece senaryolar da değil, dizi - film karakterleri de ciddi bir değişime uğradı. Şimdilerde  ekranlarda fazlasıyla katil,sapık,tecavüzcü, çapkın yer alıyor.  Nerede yufka yürekli, kuzucukları için her şeyi göze alan, izleyicinin gönlünde taht kuran karakterler? Her şeye rağmen unutulmayan bazı şeyler de var. Kaç yıl geçerse geçsin, kim gelirse gelsin hatırlanmak, bir neslin kalbinde yer edinmek ve yaşatılmak gibi... Biz gençlere düşen en önemli görev, onların eserlerini, sanat kişiliklerini, yaşatmak ve gelecek nesillere de aktarmak.. Hepimizi güldüren, kahkahalara boğan bu dev kadının yaşam öyküsünü okuduğumda gülüşüne gizlenen o tarifsiz acıya şahit olmanın üzüntüsünü yaşadım. İnternetten ve haber sitelerinden araştırdığım bilgilere göre Adile Naşit evlat acısını yaşarken kederini de içinde büyütüp hepimizin annesi olmuş. '' Ahmet Naşit Keskiner, Adile Naşit’in daha 15 yaşındayken toprağa verdiği, doyamadığı oğlu… Kalbi doğuştan delik olan Ahmet’in iyileşmesi için Amerika’da ameliyat olması gerekiyordu. Ameliyat masrafları ise tiyatrocu babası Ziya Keskiner ve annesi Adile Naşit’in karşılayabileceği bir miktar değildi. 1966 yılının parası ile tam 100 bin lira gerekiyordu... Sanatçı arkadaşları yetişti imdatlarına, İstanbul Tiyatroları bir gecelik gelirlerini, yani 20 bin lira verdi aileye… Bir de “Gece Yarısı Tiyatrosu” yapıldı, o paralar ve dönemin gazetelerinin başlattığı kampanyalarla denkleştirildi küçük delikanlının ameliyat parası. Ahmet Amerika’ya gitti, başarılı da geçmişti ameliyatı. Ama bir gün komaya girdi Ahmet ve bir daha uyanamadı… Tarih 16 Haziran 1966’yı gösteriyordu, tam da annesinin doğum gününden bir gün önceydi… Biricik oğlunun ölüm haberini İzmir’deki bir oyun öncesi alan Adile Naşit, bu habere rağmen sahneye çıktı ve bütün salonu kahkahalara boğdu… Ama bu olay onun bütün hayatını değiştirdi. İzmir’den İstanbul’a geldiği uçaktan perişan bir halde inen Hafize Ana, bir daha uçağa binmedi ve doğum gününü kutlamadı. Bu acı kaybın ardından kendini tiyatroya, sinemaya ve çocuklara adayan Adile Naşit, uzun süre savaş verdiği kansere takvimler 11 Aralık 1987’i gösterdiğinde yenildi. Ardında ise sayısız film ve ‘Kuzucuklar’ını bıraktı'' Kuzucukların seni çok özlüyor.. Huzur içinde uyu!