Haber: Kadir GÜRHAN Antalya’da bir araya gelen Şeker-İş sendikası yönetimi ve işçileri düzenledikleri seminer ile COVID-19’un çalışma hayatına etkilerini, iş yerlerinde alınması gerekilen önlemleri, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaşmasını konuştu.  Seminerin açılış konuşmasını yapan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, COVID-19’un 132 milyon insanın gıda güvenliğini tehdit ettiğini söyledi. Dünyada her yıl gıdanın üçte birinin tüketiciye ulaştırmadan kaybedildiğini belirten Gök, “Her sene gıdanın yüzde 15’i tarladan satış yerine gitmeden kayboluyor. Bir yılda ülkemizde kişi başına düşen 93 kilo gıda çöpe atılıyor.  Her gün ortalama 3-4 arasında işçimiz canını kaybediyor. Bu durum en büyük problemimizdir. Pandemi döneminde 1209 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti” diye konuştu. “PANDEMİ ALIŞKIN OLUNMAYAN BİR DÜNYA DÜZENİNE NEDEN OLDU” Gök, "COVID-19 pandemisi 2020 başıyla birlikte hayatımızı değiştirdi. Yeni yeni çalışma şekilleri ortaya çıktı. Burada biz de yeni çalışma hayatı değişikliklerini tartışıyoruz. Bu değişikliklerle yeni sisteme ve yeni teknolojik gelişmelere ayak uydurmalıyız. Aksi takdirde başarılı olamayız. Pandemi alışkın olunmayan bir dünya düzenine neden oldu. Bu dönemde çalışma hayatımız neslimizin gördüğü en sıra dışı çalışma düzeniyle karşılaşmıştır. Öncelikli olarak, okulların kapanması, uçuşların durdurulması, kalabalıklar halinde toplanmaya son verilmesi gibi işyerlerinin kapatılması da fiziksel mesafe sağlayan önlemler içerisinde yerini almıştır” diye konuştu.  “GEÇ KALINAN YENİ DÜZENLEMELER HAYATA GEÇİRİLMELİ” Pandeminin iş yasalarının yetersizliğini daha net gözler önüne serdiğinin altını çizen Gök, konuşmasına şu şekilde devam etti: "Ülkemiz iş yasalarının klasik koruma araçlarının dışında, yeni kavram ve kurallar üretme konusunda yetersizliği bilinmektedir. Nitekim bu durum, sendikamızın her zaman üzerinde durduğu bir konudur. İşte salgın döneminde de sorunun kaynağına inme gerekliliği, bu sarsıcı tecrübeyle gözler önüne serilmiştir. Sosyal teması azaltmak uğruna uzaktan çalışmanın, pandemi sonrası da yaygın bir çalışma metodu olacağı aşikârdır. Ancak çalışma süresi kavramını ortadan kaldıran bu durum, çalışanlar aleyhine olan bir gelişmedir. Çalışma süresinin ve iş-yaşam ayrımının ortadan kalktığı bir çalışma ilişkisi kurulması tehlikesi kuvvetle muhtemeldir. Bu noktada tabi, pandemi sürecinin ortaya çıkardığı diğer birçok olumsuz sonucun giderilmesi ihtiyacı da bulunmaktadır. Çalışma hayatımızın temel sorunlarına çözüm arayışı içerisinde bu ihtiyacın resmin tümü görülerek giderilmesi, geç kalınan yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi en isabetli yaklaşım olacaktır." Gök,"Yeni önlemler ve çalışma düzeni çerçevesinde çalışanların mağduriyetlerinin giderilebilmesi için çalışılmalı, istihdamın korunabilmesi için geleceğe yönelik izlenebilecek adımlara dair farkındalık yaratılmalıdır. Diğer yandan, iş kazaları ve yasal düzenlemelerin yetersizliği konusunu ele alacak olursak, bu durum işverenin kusur ve ihmalinden kaynaklanacağı gibi, işçi kusur ve ihmalinden de kaynaklanabilmektedir. Ancak şu bir gerçektir ki, iş kazasının sorumlusu kim olursa olsun, hem işçinin kendisi hem de ailesi bakımından çok ağır sonuçlara yol açmaktadır. Bu sebeple de iş kazalarının önlenmesi için tüm taraflar üzerine düşen sorumluluğu eksiksiz yerine getirmelidir" dedi.  “NİŞASTA BAZLI ŞEKER KONUSUNDA DAVALARI KAZANDIK AMA YASALARIN UYGULANMASINI SAĞLAYAMADIK” İş sağlığı ve güvenliğinin kilit bir önem taşıdığına vurgu yapan Gök, "Risklerin önlenerek güvenli bir çalışma ortamının tesis edilmesi, aynı zamanda da üretimin devamlılığının sağlanması için iş sağlığı ve güvenliği kilit bir öneme sahiptir. Bununla yakın ilişkisi bulunan ilk yardım kültürünün yaygınlaştırılması da kritik bir sorumluluk alanıdır. Tüm bu konuların farkındalığına hizmet edecek proje ile, sendikamızın örgütlü olduğu şeker fabrikaları ve gıda işyerleri çalışanlarının pandemi süresince çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlara yönelik bilinçlendirilmeleri amaçlanmıştır. İşgücüne katılımın artırılması, iş sağlığı ve güvenliği ile ilk yardım eğitimleri sağlanarak, çalışma istikrarı ve iş yaşam dengesi oluşturulmasına katkı verilecektir" değerlendirmelerinde bulundu. Nişasta bazlı şekerler konusuna dikkat çeken Gök, "Bu konuda çeşitli davalar açtık ve bu davaları kazandık. Ancak bu yasaların uygulanmasını sağlayamadık. Sendika olarak insan sağlığını ön plana koyuyoruz. Gıdada sürdürülebilirliğin iklim krizine karşın çeşitli çalışmalarımız var. Sadece şeker veya nişasta bazlı sorunlarımız tek değil. Hepsine ilişkin çalışmalarımız var ve olacak" dedi. “15 FABRİKANIN KAPSAM DIŞINA ALINMASINI SAĞLADIK” Gök, "Şekeri özelleştirmenin ne kadar yanlış olacağını anlattık. Bu konuda Avrupa ve Amerika'da şeker fabrikalarının şahsa ait olmadığını araştırmalarımız sonucu gördük bunları anlattık. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin bir yol kat ettik" şeklinde konuştu. Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Şeker İş Sendikası Başkanı İsa Gök, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin bir soruya, bu konuda yıllardır verdikleri mücadelenin olumlu sonuçlarını aldıklarını ve daha önce özelleştirme kapsamına alınan 15 fabrikanın kapsam dışına alınmasını sağladıkları yanıtını verdi. “EĞER BİR MEMLEKETTE HERKES İŞİNİ DÜZGÜN YAPARSA O ZAMAN ADALET GERÇEKLEŞTİR” Çalışma ve iş hayatından bahseden çalışma ve sosyal güvenlik uzmanı Prof. Dr. Aydın Başbuğ, ise şunları söyledi: “Bir toplumda adaletin en önemli ölçütü; herkesin kendi işini düzgün yapmasıdır.  Adam gibi yapmasıdır.  Sizler de sendika temsilcisiniz, çalışan temsilcisiniz. Sendika çalışan temsilcisiniz sizlerde işinizi düzgün yapacaksınız. Eğer bir memlekette herkes işini düzgün yaparsa o zaman adalet gerçekleştir. Soma’da bir kaza oldu.  300 kişi hayatını kaybetti. 301 işçi şehit oldu. Allah rahmet eylesin.  Fakat burada bu olayda bir sorumluluğum olduğumu düşündüm.   Soma’da çalışmamış olmama rağmen. Peki, orada sendika yok mu?  Orada çalışan temsilcisi yok mu? Orada iş sağlığı güvenliği kurulu yok mu?  Orada iş güvenliği uzmanı yok mu? İş hekimi yok mu?  Orada risk değerlendirmesi yapıldı mı? Çok tehlikeli iş yerlerinde 2 yıla bir, tehlikeli iş yerlerinde 4 yılda bir, az tehlikeli iş yerlerinde 6 yılda 1 risk değerlendirilmesi yapılır.  Gıda işyerleri, şeker fabrikaları tehlikeli iş yerleridir.  Yani burada risk değerlendirilmesi 4 yılda bir yapılır.  Madenler çok tehlikelidir. 2 yılda bir risk değerlendirilmesi yapılmalıdır.   Peki, risk değerlendirilmesini kim yapar, siz yaparsınız.  İş güvenliği, çalışan temsilcisi,  iş yeri hekimi,  işverenin vekili. Bunlar risk değerlendirilmesi yapar.  Risk değerlendirilmesi iş yerinin denetimidir. Soma kazasını herkes tartışıyor.  Bu bakımdan güzel bir örnektir.  
Editör: TE Bilisim