CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen basın açıklamasında konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Ankara’da halkevlerine yapılan operasyona tepki gösterdi. 4 şube başkanın gözaltına alındığı operasyonu eleştiren Sarıbal, “Yönetemedikleri krizi Halkevlerine yıkmaya çalışıyorlar. Kimsenin sokulmadığı, içeri alınmadığı operasyonları suç unsuru ve anti demokratik olarak buluyoruz. Savcıları buradan göreve çağırıyoruz” ifadelerini kullandı. CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Sarıbal gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Sarıbal, tarım sektöründe çalışan 2,5 milyon kadının bulunduğunu ve çoğunun güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalıştığını söyledi. “ARAMALAR, SUÇ UNSURU VE ANTİDEMOKRATİKTİR” 87 yaşını dolduran halk evleri şubelerinin basılmasına tepki gösteren Sarıbal, “Dört şube başkanı içeri atıldı. Bir şube başkanı hakkında gözaltı kararı var. Keçiören Halkevleri Başkanı Kıymet Şebnem Yar’ın dokuz aylık çocuğu var. TEM de emziriliyor. Kimseyi içeri almadan arama tarama yapıp çıkıyorlar. Bu operasyonun neyine güveneceğiz. Operasyon sırasında suç aleti bırakılmayacağını nereden biliyoruz. Savcıları buradan göreve çağırıyoruz. Orada avukatlar ve şube yöneticileri olmalı. Aksi takdirde bu aramalar suç unsuru ve anti demokratik uygulamalardır. Kendi yönetemedikleri krizi halk evlerine yıkmaya çalışıyorlar. Çünkü halk evleri halkın evidir. Halkın yanındadır. Halkın sığındığı kurumlardır” şeklinde konuştu. “ANAYASA MAHKEMESİNİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ” Ayşegül öğretmenin çocuklar ölmesin dediği için tutuklanarak hapse atıldığını, altı ay sonra da gerekçe gösterilmeden hapisten çıkarıldığını hatırlatan Sarıbal, “Ama bu altı aylık süre bir kaç gün sonra bitiyor. Hakkında bulunan suç duyurusu olduğu gibi duruyor. Ayşegül öğretmen Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanmış. Biz anayasa mahkemesini göreve çağırıyoruz. Fakat her şey Brunson davası üzerinden yönetiliyor. Ayşegül öğretmen başka ülkenin vatandaşı olsaydı çoktan bırakılmıştı. Adalet bir ülkenin direği, kuruluşudur. Bir gün adalet biterse ve adalet olmasa faşizm hakim olur” diye konuştu. “GIDA VE TARIM ÜRÜNLERİ BÜYÜK ŞİRKETLERİN VE TEKELLERİN ELİNDEDİR” Gıda’nın, suyun, ulaşımın ve barınmanın temel insan hakkı olduğunu vurgulayan Sarıbal konuşmasına şu şekilde devam etti: “Gıda ürünleri eşit bir şekilde bütün insanlara ulaştırılmalıdır. Gıdamız yeterlidir diye uluslararası kurumlardan açıklamalar yapılıyor. Gıdamız yeterlidir. Fakat gıdanın eşitsiz bir şekilde yeryüzünde dağıtılması temel gıda sorununu oluşturmaktadır. Gıda ve tarım ürünleri büyük şirketlerin ve tekellerin elindedir. Onlar istediği ülkeleri doyururlar, istedikleri ülkeleri aç bırakırlar. Son üç yılda dünya gıda ürünlerine yüzde 83 zam geldi. Nüfus artığı İçin gıdaya olan ihtiyaç her geçen gün artıyor. On milyon insan açlık sınırındadır. Bu demek oluyor ki on milyon insan açlık sınırındadır. Biz ne yapıyoruz. Artık üretemeyecek hale geldik. Bugün tamamen gıdada dışa bağımlı hale geldik. Son on altı yılda 74 milyar dolarlık tarımsal hammadde ithalatı yapmıştı. Pamuk, tutun, buğday, yulaf, ayçiçeği, hepsi bu ürünler arasında. Gıda olsa dahi gıdaya ulaşacak para  yok. Türkiye’yi bekleyen gıda sorununu buradan açık bir şekilde belirtmek istiyoruz. Ve herkesi bu konuda acilen uyarıyoruz.” “TARIMDA 2,5 MİLYON GÜVENCESİZ KADIN ÇALIŞIYOR” Dünya kadın çiftçiler günü üzerinden yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşan Sarıbal, “Tarım sektöründe 2,5 milyonun üzerinde kadın çalıştığı ortaya çıktı. Bu gurubu ikiye ayırabiliriz. Kendi tarlasında çalışan kadınlar bir de başka tarlada çalışan kadın emekçiler. Bunların en temel sorunu güvencesiz çalışmalarıdır. Tarlalarda Doğum yapanlardan tutun, sağlıksız koşullarda çalışanlara kadar. Hepsinin ortak sorunu güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışmalarıdır. Vicdanların kuruduğu, insanlığın YÖK olduğu bir alandan bahsediyoruz. Kadınlarımız perişan, kadınlarımızın birçok sorunu orta yerde duruyor. Ve bu sorunlar acil çözüm bekliyor” dedi.  “MERALARIN ASIL SAHİPLERİ KÖYLÜLERDİR” Sarıbal: “Meralar işgal ediliyor. Mera kanunun ilgili 37. Maddesinde değişiklik yaptılar. Bu mera kanunlarını tespit etmek için 10 kişilik bir komisyon kurdular. Maddede düzenleme yapılmış ve kolluk temsilcisi maddesi eklenmiştir. Meraların büyük bir kısmı köylüler tarafından kullanılıyor. Büyükşehir yasası ile çoğu ellerinden alındı. Meraların büyük bir kısmına ise sanayi ve inşaat alanı açma kararı aldılar. Yani merayı köylüden rahatlıkla alıp yandaşlarına verebilecekler. Saray mera alanlarını da yandaşlarına peşkeş çekiyor. Bunu maddeye eklenen güvenlik kollukları aracılığıyla yapacaklar. Uyarıyoruz; meralar gerçek sahiplerinindir. Meralar köylülerindir.” (Kadir GÜRHAN)
Editör: TE Bilisim