MHP lideri Devlet bahçeli, partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bahçeli, ''Sayın Cumhurbaşkanı’nın yalnız olmadığını bu kürsüden kararlı bir şekilde duyuruyorum'' dedi. "Asılsız ve alçakça ithamlarla Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü gözlerden ve gönüllerden düşüreceklerini sanan varsa, ya zekaları kurumuş, ya da insanlıkları kaybolmuştur. Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir" diyen Bahçeli, Atatürk'e hakaret eden tarihçilere sert tepki verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump görüşmesine dikkat çekerek, “ABD’nin önünde artık iki yol vardır: Ya YPG-PKK’yla ilişkilerini güçlendirecek ya da bundan dönüp müttefiki Türkiye'yle tüm pürüzleri aşacak ve el sıkışacaktır. Ya düşmanlık ya dostluk; ya ihanete payandalık ya da daimi stratejik ortaklık, ABD için başka alternatif kalmamıştır” dedi. “CHP YİNE MAYINLI ALANLARDA DOLAŞIYOR” “16 Nisan halk oylamasından çok önceleri CHP ile HDP arasında başlayan yakınlaşmanın, 2019 rezervi ve yeni anayasa hazırlığı kılıfıyla taçlandırma ve siyasi nikahla tescilleme niyeti artık meydandadır” diyerek sözlerini sürdüren Bahçeli, “CHP’li kuryeler cezaevinde bulunan HDP’nin malum eşbaşkanından hevesle aldıkları mesajları taşıyarak milletimize ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin kurnazlığına talip olmuşlardır. CHP yine mayınlı alanlarda dolaşmakta, HDP’yle gelecek planlaması yapmaktadır. Elbette bu çarpıklık ana muhalefetin kendi bileceği bir iştir. HDP’ye fahri sözcülük yapmak net biçimde Kandil’e göz kırpmak, İmralı’ya şirinlik yapmak, Kürdistan müteahhitlerine takla atmaktır. Bunu da milletimiz gayet iyi değerlendirecek, herkese layık olduğu şekliyle muamele edecektir. HDP eşbaşkanının sözde müthiş fikirlerine bel bağlayan, ağzından çıkanları hazine bulmuş gibi heyecanla kamuoyuna aktaran partinin ismi, şu işe bakınız ki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'dir. HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymamıştır.” şeklinde konuştu. ABD ATEŞLE OYNUYOR Bahçeli, ABD’nin, PYD-YPG’ye silah yardımını resmen onaylamasıyla ilgili olarak da şunları söyledi: “ABD, terazinin bir kefesine terör örgütlerini, diğer yanına da NATO müttefiki ve stratejik ortağı Türkiye’yi koymakla tarihi bir hataya sürüklenmiştir. Ön çalışmalarda bulunmak üzere, aralarında Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının da yer aldığı Türk heyetinin Washington’da olduğu sırada, ABD yönetimi PYD-YPG’ye silah yardımını resmen onaylamıştır. Bu skandal bir karardır, ne dostlukla ne de müttefiklik hukukuyla bağdaşacaktır. Anlaşılacağı üzere, Türkiye-ABD ilişkileri krizdedir, çıkmazdadır, hatta deyim yerindeyse can çekişmektedir. Ülkemizin bütün ikazlarına rağmen YPG-PKK silahlandırılmaktadır. Rakka operasyonunu PYD-YPG ile planlayan ABD’nin ateşle oynadığı su götürmez bir gerçektir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün ABD Başkanıyla yapacağı görüşme kritik ve tarihi önemdedir. Geçtiğimiz Cuma günü Çin’e giderek Kuşak ve Yol Zirvesi Forumuna katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ABD’ye gelmiştir. Görüşmenin ‘virgül değil nokta mesabesinde’ olacağını bizzat Sayın Erdoğan söylemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını temsil edip savunmak üzere muhatabıyla masaya oturacaktır. Buradan güçlü bir şekilde diyorum ki, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ardında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin kudreti vardır. Makamı ve mevkii ne olursa olsun, hiç kimse gaflete düşüp Türkiye’yi aciz görmemeli, terör örgütleriyle aynı seviyeye indirmemeli, küçümseme yanlışına düşmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanı arkasına milletimizin hayır duasını alarak muhataplarının karşısına çıkacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi de milletimizin ve devletimizin tezlerinin sonuna kadar müdafaası şartıyla, ABD’de Türkiye’yi temsil eden devlet ve hükümet yetkililerinin gönül huzuruyla yanındadır. Sayın Cumhurbaşkanı ABD’ye gitmekle isabetli bir karar almıştır. Şimdi sırayı belgeleriyle ve delileriyle birlikte PYD-YPG’nin Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini anlatmak almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pekin’de yaptığı bir değerlendirmede; ‘ABD’deki görüşmede PYD konusunda nihai kararı vereceğiz. Eğer ittifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakarız’ açıklaması oldukça anlamlıdır. Elbette Türkiye derme çatma bir ülke değildir. Türkiye çadır devleti hiç değildir. Eğer ABD’yle ittifak, sırf PYD-YPG-PKK yüzünden ağır şekilde zedelenir, kopma noktasına gelirse, başımızın çaresine bakmamız kadar doğal ve doğru olan bir tercih olmayacaktır. Yeni bir dünya kurulup yerimizi almaktan ziyade, var olan dünyada hak ettiğimiz mertebe ve saygın konuma yükselmek için 80 milyon tek yürek mücadele etmekten yorulmayacağız, kararlı ve kahramanca duruştan yılmayacağız. ABD’nin önünde artık iki yol vardır: YPG-PKK’yla ilişkilerini güçlendirecek, ya da bundan dönüp müttefiki Türkiye’yle tüm pürüzleri aşacak ve el sıkışacaktır. Ya düşmanlık ya dostluk; ya ihanete payandalık ya da daimi stratejik ortaklık, ABD için başka alternatif kalmamıştır. “KİMLİKSİZ SÖZDE TARİHÇİ ATATÜRK’E DİL UZATMIŞ” Atatürk'e hakaret eden tarihçilere sert tepki gösteren Bahçeli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, umutsuz ve uğursuz bir zaman aralığında bile, milletinin aydınlık ufuk çizgisine odaklanmış yüksek karakter ve kahramanlık mahsulü bir şahsiyet olduğuna dikkat çekti. Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Başka türlü davranmasını bilen, çağının dar kalıplarından taşan, devamlı ileriyi gözleyen, ısrarla iyiyi isteyen, ilkeleriyle hareket eden, milli ülkülere sırtını yaslayan büyük bir komutan, eşsiz devlet ve siyaset adamıydı. Bu yüzden olacak ki, Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk’e sürekli saldırı ve sataşmalar olmuş, ihtimal ki, arkası da kesilmeyecektir. Utanma nedir bilmeyen, insanlık nedir anlamayan, vicdanlarında millilik kırıntısı bulunmayan bir avuç işbirlikçi ve kimliksiz sözde tarihçi Atatürk’e dil uzatmışlardır. Merhum ve muhterem annesi ve manevi kızıyla ilgili aşağılık dedikodu çıkarmışlardır. Bu dedikoduların ne dinimizde ne de milli ve kültürel hayatımızda yeri vardır. Bir defa aziz Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir. Bu ülkede tarihçilerin köküne kıran mı girdi? Bu ülkede tarih konusunda atıp tutmak düşman iş birlikçilerinin mesleği mi oldu? Türkiye’nin yüz karası beşinci sınıf sözde tarihçiler, tarihi şahsiyetlerimizden ne istiyorlar? Neyi arayıp bulmanın peşine düşüyorlar? Bakarsanız, bir dizi bahanesiyle Kanuni Sultan Süleyman’ı tartışırlar, yargılayıp hüküm verirler. Şehzade Mustafa’nın katilinden dolayı suçlarlar. Hürrem Sultan karşısında zayıf bulurlar. Devşirmeleri yükselttiği için kızarlar. Dönerler kanun ve nizamdan dolayı kutsarlar. Ülkeler aldığı için hayranlıkla överler. Bir bakarsanız 2. Abdülhamid’e kafayı takarlar. Kızıl sultanlıkla büyük hakanlık arasında gelgit yaşarlar. Sonra tutarlar, Mustafa Kemal'le uğraşır, en olmadık hakaret yarışma girerler. Bununla da yetinmezler, namus ve şerefle oynamaya kalkarlar. Nedir Atatürk’e çatmanın, kara çalmanın gerçek gayesi? Nasıl anlayalım, tarihi şahsiyetlerimiz arasında o iyiydi, bu kötüydü diye ayrımlar yapmanın hedefini? Aynı bilgiyle zıt ve uçuk yorumlara nasıl ulaşılmaktadır? Tarihte husumet kazısı yapmak, kutuplaştırıcı beyan ve bilirkişilik taslamak eğer cahillik değilse kesinlikle düşman sevindiren vatan hainliğidir." Serkan DEMİRTAŞ

Editör: TE Bilisim