Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "İnsan haklarını yok sayan ve sınırlarına gelen mazlumlara düşmanca saldıran Yunanistan'ın Avrupa Birliği tarafından desteklenip arka çıkılması barbarlığa ortaklıktır” açıklamasında bulundu. MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.  Bahçeli, Türkiye-Yunanistan sınırında yaşanan iç yaralayıcı olayların "insanım" diyen herkesi ürküttüğünü, infiale sürükleyerek ürpermesine neden olduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Moskova'da gerçekleştirilen zirveye değinen Bahçeli, şunları kaydetti: "Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin arasında İdlib gerginliği ve bölgesel konular ele alınmıştır. Parti olarak zirveyle ilgili kanaatlerimizi 6 Mart 2020 Cuma günü sosyal medya aracılığıyla paylaşmıştık. 6 saati bulan görüşmelerin sonucunda çıkan kararlar bizim açımızdan olumludur. Türkiye ve Rusya, Suriye’deki ateşkes rejiminin uygulanmasından doğrudan sorumlu olan iki garantör ülkedir. Bu kapsamda, 17 Eylül 2019 Soçi Muhtırası baz ve esas alınarak iki ülke tarafından ek bir protokol düzenlenmiş ve imzalanmıştır. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 gece yarısından itibaren durdurulmuştur. Şu ana kadar da resmen ateşkes ihlaline neden olacak bir provokasyon vuku bulmamıştır. İki ülke ateşkes üzerinde mutabık kalmış, Şam yönetimi de bundan şimdilik memnuniyet duymuştur. Bölgesel huzur ve güvenlik için önemli bir adım atılmış, bir engel aşılmış, bir pürüz kaldırılmıştır. M4 kara yolunun kuzeyinde 6 kilometre, güneyinde 6 kilometre derinlikte bir güvenli koridor tesis edilecek, 15 Mart’la beraber M4 kara yolunun belirlenen alanlarında Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır." “İDLİB’DE KİMİN NE YAPTIĞINI, HANGİ SALDIRI VE TAHRİKLERİN İÇİNDE ANA AKTÖR OLDUĞUNU BİLMEYEN YOKTUR” “Bir defa, ülke sınırları terör ve rejim saldırılarına karşı daha güvenli hale gelecek, İdlib bölgesinde istikrar ve normalleşmenin kapısı aralanacak, kahramanlarımızın güvenliği sağlanacak, sivil ve masum insanların korunması teminat altına alınacaktır. Elbette İdlib’de verdiğimiz şehitlerimizi unutmamız mümkün değildir. Karanlık ve kalleş emel sahiplerini göz ardı etmemiz, gözden uzak tutmamız, hesap dışı bırakmamız asla ve kat’a düşünülemeyecektir. Biz herkesin ederini, ciğerini, niyetini, hedefini gayet iyi biliyoruz. Şehitlerimizin kanlarının yerde kalmayacağından imanımız kadar da eminiz. Rusya Devlet Başkanı’nın, 27 Şubat’ta Türk askerlerinin yerlerini bilmediklerini söylemesi havanda su dövmek, kuyruklu yalana bir yalan daha eklemektir. İdlib’de kimin ne yaptığını, hangi saldırı ve tahriklerin içinde ana aktör olduğunu bilmeyen yoktur. Bundan sonra ateşkese uyulursa ne ala, uyulmazsa kaldığımız yerden tekrar başlar, vatan mücadelesini gittiği yere kadar taşırız. Karşımıza çıkanları da doğduklarına pişman ederiz. Türkiye Moskova’da mahcup olmamıştır. Sahadaki fedakarlıklar akıl ve stratejiyle temellenmiş diplomasiyle eklemlenmiştir. Burada asıl üzerinde durmamız gereken konu Esad’ın ve kontrol dışı unsurların ilk fırsatta silaha sarılıp sarılmayacağı muammasıdır" “AB ÜLKELERİ TÜRKİYE'Yİ ANLAMAKTAN VE KAVRAMAKTAN TAMAMIYLA UZAKTIR” Hırvatistan'da 6 Mart'ta yapılan AB Dış İlişkiler Konseyi olağanüstü toplantısında AB Dışişleri Bakanları tarafından kabul edilip yayınlanan bildirinin, makul ve mantıklı hiçbir yanının da olmadığını belirten Bahçeli, “Dünyada en çok mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye olduğu ayan beyan ortadadır. Bu gerçeğe rağmen, Türkiye'yi göç meselesini siyasi bir amaçla kullanmakla itham etmek asılsız, akılsız ve ahlaksız bir yakıştırmadır. AB ülkeleri Türkiye'yi anlamaktan ve kavramaktan tamamıyla uzaktır. İnsan haklarını yok sayan ve sınırlarına gelen mazlumlara düşmanca saldıran Yunanistan'ın AB tarafından desteklenip arka çıkılması, barbarlığa ortaklıktır. 1951 Cenevre Sözleşmesi ve Avrupa mevzuatı bir kenara itilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi buharlaşmış, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme ile 1967 Protokolü budanmıştır. Hem Yunanistan hem de diğer Avrupa ülkeleri, uluslararası yükümlülüklerine bağlı kalarak sığınmacıların müracaatlarını almak mecburiyetindedir. Bunun başkaca yol ve çaresi yoktur. Yunanistan'ın sığınmacı başvurularını askıya almasının hukuken hiçbir dayanağı olamayacaktır. Kaldı ki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Yunanistan'ın bu tavır ve tutumunun uluslararası hukukta yeri olmadığını açıklamıştır. Yunanistan'ın sığınmacılara karadan ve denizden ateş açması, botlarını batırması ve maalesef ölümlere neden olması hayasızlık, hukuksuzluktur.” “İNSANİ YIKIMLARIN KEDERİ YÜREĞİMİZİN TAM ORTA YERİNE ÇÖKMÜŞTÜR” "AB ülkeleri vahim bir tenakuz çukurundadır. Sınırda, şu kış günlerinde, küçücük bedenleri soğuktan titreyen yavrular, çaresiz analar, perişan babalar 'ben insanım' diyen herkesi yaralamaktadır. Parklarda, bahçelerde oynaması gereken çocuklar yağmurda, çamurda, soğukta feryat etmektedir. Üstte yok başta yoktur. Cep delik cepken deliktir. Sabilerin hıçkırıkları, emzikli bebeklerin acıklı halleri vicdansızların, merhametsizlerin yüzlerine tokat gibi inmiş, Avrupa'nın her köşesinde de yankılanmıştır. İnsani yıkımların kederi yüreğimizin tam orta yerine çökmüştür. MHP olarak bu ağır tabloya sessiz kalamazdık. Bebeklerin, çocukların hazin ve hüzünlü durumlarını atıl ve hareketsiz şekilde seyredemezdik. Bir şeyler yapmalıydık, karınca kararınca yardım elimizi uzatmalıydık. Gönül ve vicdan seferberliğiyle yaralara merhem olmalıydık. Çünkü biz, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' manevi buyruğuna bütün hücrelerimizle inanan milliyetçi ülkücü hareketiz” ifadelerini kullandı. (Serkan DEMİRTAŞ)