Beyköy, Erzurum’un Tekman (Tatos) ilçesine bağlı nüfus bakımından Tekman’ın sayılı büyük köylerinden biridir. Her ne kadar son dönemlerde nüfusunun çoğu Avrupa’ya ya da İstanbul’a göç etse de köy, nüfus bakımından büyüklüğünü korumaya devam ediyor. Köyün Kürtçe ismi Gûndê Mira’dır. Beyköy de diğer 16 bin köy gibi 12 Kasım 2012’de Büyükşehir Yasası ile köy statüsünden mahalle statüsüne dönüştürülen bir yerdir. O köyde doğup büyüyen kişilerden biri de benim. Köy her ne kadar kavga kültürü ile ön plana çıksa da, köy insanın mertliği ve misafirperverliği konuşulduğunda kavga kültürü ikinci plana düşebilmektedir. Beyköy’ün net tarihi belli olmasa da 400 yıllık bir geçmişi olduğu kesin. Köyde bulunan Ermeni mezarlığı ise bu geçmişi daha eskiye götürüyor.

34 yıllık yaşamının 26 yılını bu köyde geçiren biri olarak çok eskiye gitmeden son 30 yılın canlı tanığı olarak konuşacağım. Köy, geçimini hayvancılık ve tarım ile yapıyor. Hayvancılık ve tarım dediğime bakmayın, suyu ve merası oldukça az olan bu köyde sadece karın tokluğuna bu iş yapılıyor. Köyün kaderi yağmurun yağmasına bağlı. Örneğin bu yıl yağmur yağmadığı için bütün köylü perişan. Hayvanlarına kışın yedirebilecekleri otu ve samanı hangi para ile alabileceklerini düşünüyorlar. Bir yere kadar bu işe direnen köylüler en son aşamada evini yurdunu zorunlu olarak terk edip kente göç ediyor. Kente göç ile bu sorunlar bitiyor mu? Elbette ki kocaman bir hayır. Köyün o naif yaşamından bir anda koparılan çocuklar şehrin acımasız kucağına itiliyor. Son aşamada bu çocuklar sabıkası olan ve köşe başlarını mesken tutan birer şehir ‘delikanlısı’ oluveriyor. Ailenin geri kalan bireyleri ise 1000 lira kira ödememek için bankaların faiz tuzağına düşerek ev alıyorlar. Bankadan çektikleri 200 bin TL’nin geri dönüşü kendilerine 350 binlere kadar varabiliyor. Bir ailenin 15-20 yıllık geleceği bu şekilde ipotek altına alınıyor. Sonuç olarak; darmadağın olmuş bir yaşam ve aile gerçeği ile baş başa kalınıyor.

Yukarıda yazdıklarım üzerine daha bir çok şey yazılıp çizilebilir fakat konuyu burada bitirip esas meseleye dönmek istiyorum. Beyköy’e en son gidişim 2013’tü. Bu süre üzerinden tam olarak sekiz yıl geçti. Sekiz yılda bilim, teknoloji, hizmet ve uzay alanında devasa birçok gelişme yaşandı. Ama, Mahallebaşı, Tekman ve Beyköy’de değişen hiçbir şey olmamış. Hatta bütün köyleri mahalle statüsüne alınan Tekman’ın merkez nüfusu 3 binlerden 2 binlere  gerilemiş durumda. Sosyo-ekonomik yönde 900 küsür ilçe arasında son sıralarda yer alan Tekman, bu şekilde devam edildiği takdirde 1946’dan önceki statüsüne geri dönme tehlikesi ile karşı karşıya bile kalabilir!

Tekman gibi küçük bir ilçenin büyük bir köyü olarak Beyköy, özellikle doksanların sert politik ikliminden yeteri kadar nasibini almış bir köydür. Bu köyde yaşayan birçok genç yıllarca sürecek hapis cezalarına çarptırıldıkları için Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmış ve uzun bir süre memleketlerine dönememişlerdir. Kürdün makus tarihinin canlı örneğidir Beyköy. Oy tercihi yüzünden cezalandırılan ve cezalandırılmaya devam edilen bir köydür. Siyaset literatüründe yer alan ‘kale’ kelimesi tam da Beyköy için geçerli bir kelimedir. ‘Kale’, her zaman Kürt partilerinin ya da daha doğru bir kavram kullanmak gerekirse Kürtleri temsil eden ve 1990’larda Halkın Emek Partisi (HEP) ile başlayıp, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile devam eden partilere ait oldu. Küçük bir örnek vermek gerekirse Beyköy’de, 260 oyun 250’si bahsettiğim bu partilere gidiyor. Son seçimde Adalet ve Kalkınma Partisine (AKP) birkaç oy daha fazla çıksa da var olan gelenek devam ediyor.

Köylerin mahalle statüsüne alınması ile birçok köye Tekman Belediyesi tarafından yarım yamalak da olsa yükümlü olduğu hizmetler götürülmeye başlandı. Bu hizmetlerden biri de yol ve kaldırım çalışması oldu. Beyköy, bu yol çalışmasından nasibini almayan köylerin başında geliyor. Tekman ilçesinden çıkıp Beyköy, Xindeqa, Yeşil Ören, Susuz, istikametine devam eden yolun asfaltlanmasına rağmen, Xındeqa’dan yol ayrımına düşen ve Beyköy’e doğru giden 6 kilometre gibi kısa bir alana sahip olan Beyköy yolu olduğu gibi bırakılmış durumda. Beyköy halkı adeta oy tercihleri yüzünden cezalandırılmış gibi. Beyköy sakinlerinin çoğu da bu kanıda. Mahalle statüsüne alınan bu köylerin hiçbirine çöp tenekesi konulmuş değil. Köyün içi çevresi çöplerden geçilmiyor. Kullanılan bebek bezleri köyü mesken tutmuş durumda. Çöplerin alındığı bir köy hayal etmek Beyköylülerin ya da Tekmanlıların hakkı değil mi? Maden köyler mahalle statüsüne alınacaktı bu hizmetlerin nasıl götürüleceği düşünülmedi mi? Şu an atanan kayyum ile yönetilen Tekman Belediyesi bu konuda ne düşünüyor? Her savunmalarından bir tanesi ‘yol yaptık’ olan iktidarın Beyköy’ün altı kilometrelik yapılmayan yoluna cevabı ne olabilir? Tekman’a, hangi köyden hangi partiye kaç oy çıkmış yazılı kağıdı ile cebinde dolaşan belediye başkanları ya da siyasetçiler değil, her köye siyasi tercihlerine bakmadan eşit bir şekilde hizmet götüren yöneticiler lazım. Yönetmenin amacı da bu değil mi?

Siyaset, elbetteki kürdün künyesi olduğu gibi Tekmanlıların da (Tatosluların) künyesidir. Fakat Tekmanlılar ya da Beyköylüler siyasetten daha çok bu sorunların konuşulmasına ve ön plana çıkarılmasına öncelik vermelidir diye düşünüyorum. Mesela Tekman festivaline neden izin verilmedi? Bunu araştırmalı ve düzenlenmesi için kamuoyu oluşturulmalıdır. Bunun gibi birçok örnek verilebilir.

Yazımı fazla uzatmadan Beyköylülere kısa bir mesaj vererek bitirmek istiyorum. Duyduğuma göre çeşitli sebeplerle Avrupa’ya göç eden Beyköylü gençler belediyenin yapmadığı Beyköy’ün o 6 kilometrelik yolunu kendi imkanları ile yapma kararı kılmışlar. Bu plan gerçekleşirse ders niteliğinde bir cevap verilmiş olur. Daha önce suyu bedava olan bir köy mahalle statüsüne alınarak kendisine su faturası kesilebiliyor ama konu hizmet olunca ayrımcılığa uğruyor.. Bunu Beyköylüler kabul etmiyor. Değerli Beyköylüler kapının önünü sulamak ile harcadığınız suyu kapının önüne ağaç dikerek ve o suyu diktiğiniz ağacı sulayarak harcayın. Sizler köyün içerisindeki tozdan ancak ve ancak ağaç dikerek kurtulabilirsiniz. Köyün içinde ağaçların olmayışı biz Beyköylüler için büyük bir utanç kaynağı olmalı..