OKUMA-YAZMA EĞİTİMLERİ
Türkiye’de okuma-yazma oranının %95,8 oranında olduğunu belirten Atıcı: “Hala az da olsa okuma-yazmayı bilmeyen vatandaşlarımız var. Diğer kurslarda belirli bir sayının doldurulmasını beklerken okuma-yazma kurslarında bu sayıyı aramıyoruz. Bir kişi de olsa bakanlığımızın emriyle o vatandaşımıza okuma-yazmayı öğretmek için kursu açar, okuma-yazmayı da öğretiriz. Bizler okuma-yazma kurslarına 40 yaşında gelip de okuma-yazmayı öğrendikten sonra açıktan ortaokul, açık lise okuyup sonrasında üniversiteye bile başladığına da şahit olduk. Örneğin geçenlerde okuma yazma haftasında dolayı Elazığ’da bir etkinlik düzenledik. Oraya katılım sağlayan hanımlardan birisi ‘hastaneye gideceğim zaman nasıl gideceğimi sormaktan utanıyordum, belediye otobüslerinin saatlerini bilmiyordum; ama okuma-yazma öğrendikten sonra bunların hepsini tek başıma halletmeye başladım, yeni bir insan oldum ve hiç kimseye bir ihtiyacım kalmadı’ dedi. Bunu duymanın mutluluğu bile bize yetiyor. Bu yüzden biz vatandaşlarımızı halk eğitim merkezlerine çağırıyoruz.” dedi.
FİLOGRAFİ SANATI
Elazığ Halk Eğitim Merkezi’nin yaptığı işlerden bir tanesi de ‘filografi’ sanatıdır diyen Atıcı, Filografi sanatına dair şunları ifade etti: “Filografi daha çok insanların kendi kendilerine terapi yapmaları için uğraştıkları bir sanattır. El ürünüdür, çivi ve telin buluşmasıyla yapılmaktadır. İnsan filografi çalıştığı zaman stresten uzaklaşıyor ve farklı bir dünyaya açılıyor. Bizim kurslarımızda şahit olduğumuz bir başka konu ise bu tür sanat ürünleriyle uğraştıkça depresyon ilaçlarını bırakmaktalar. Son zamanlarda üzüldüğümüz konulardan bir tanesi de boşanma oranlarının artıyor olması. Ama bizim kurslarımızda eşiyle tartışmayı bırakan kursiyer sayısı da fazla oldu.”
KURSLAR ÜCRETSİZ
Atıcı: “Kadınlar ekonomiye katkıları olsun istiyorlar. Bir kişinin bir elbisenin söküğünü bile dikebiliyor olması aslında ekonomiye de katılım gösterdiğinin kanıtıdır. Biz halk eğitim merkezleri olarak insanlara bu beceriyi de kazandırıyoruz. Tekrar hatırlatmak gerekir ki kurslarımızın hepsi ücretsizdir, hiçbir kurstan hiçbir şekilde ücret talep etmiyoruz. Vatandaşın ayağına kadar gidiyor, her alanda kursları sunuyoruz. Bugün de burada Ankara’nın bize sunduğu olanak sayesinde standımızda eğitim merkezlerimizde yapılan ürünleri sunmaktayız.”
“ELAZIĞ TARİH VE KÜLTÜR ŞEHRİ”
Ankara’da bulunmalarının sebebi ile ilgili Atıcı şunları ifade etti: “Elazığ tarih ve kültür şehridir. Elazığ 1800’lerde kurulmuş bir şehirken Harput milattan öncelerde kurulmuş 6-7 bin yıllık bir geçmişe sahip bir şehirdir. Kadim ve köklü bir şehirdir. Bu şehrin içinden çok medeniyetler gelmiş geçmiştir. Şuan mesela Harput’ta Urartulara, Selçuklulara, Akkoyunlulara, Artuklulara ait eserler bulunmaktadır. Yine tarihin en eski kiliselerinden olduğu iddia edilen, M.Ö 156 yılında kurulduğu söylenen Meryem Ana Kilisesi de Elazığ’da bulunmakta. Özetle Harput birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu şekilde tarihi bir birikime sahip olan, çok yönlü el sanatları bulunan; edebiyatı, kendine has musikisi olan bir şehirdir Elazığ. Öyle ki ‘kürsübaşı geleneği’ diye bir kültüre sahibiz ve ‘kürsübaşı geleneği’ UNESCO tarafından da Dünya Kültür Mirası listesine kabul edilmiştir. Türk Halk Müziği’ndeki klasik saz bizde yoktur; ama Elazığ kültüründe sanat müziği ve kendine özgü müzikleri de vardır. Ayrıca tel kırma, hat sanatı, vişne çürüğü mermeri de diğer yöresel becerilerimizi kapsamaktadır. Ama ne yazık ki vişne çürüğü bize ait bir şey olmasına rağmen İtalyanlar adını değiştirip İtalyan mermeri diye satmaya başlamışlar. Lakin vişne çürüğü mermeri tamamen Elazığ Alacakaya’da çıkan mermerdir. Biz halk eğitim merkezi olarak vişne çürüğü mermerini el sanatları ürünlerinde kullanıyoruz. Bununla birlikte el dokuma halıları, Çinlilerin bulduğu ama Harput’ta uygulanmaya geçilen kök boya ile yapılan, ıhlamur ağacı ile desenler, figürler çizilen ‘bez baskıcılık’ ise bir diğer el sanatı ürünümüzdür. İşte biz de bugün sanatıyla, musikisiyle, yöresel ürünleriyle, yer altı zenginlikleri ile ilimiz Elazığ’ı Ankara’daki değerli hemşerilemize tanıtmak için buradayız, Atatürk Kültür Merkezi’ndeyiz. Bunu derken sadece Elazığlıları kastetmiyorum, Ankaralıların hepsi bizim hemşerimizdir. Çünkü Elazığlılar Elazığ’ı zaten biliyor. Burada önemli olan Elazığ’ı bilmeyenlere Elazığ’ı anlatmak ve bu yöne ilgilerini çekmektir. Ya da Elazığ’dan yıllar önce çıkıp da bir daha gidemeyenler için memleket hasretini dindirmek için buradayız. 8 köşeli kasketimiz nam salmıştır. 8 köşesinin 8 tane de anlamı vardır. Bunlar; vatanseverlik, yiğitlik, mertlik, cömertlik, delikanlılık, alçakgönüllülük, dürüstlük, misafirperverliktir. Gönül rahatlığıyla diyebilirim ki Elazığ misafirperverliği ile de meşhur bir şehirdir. Bununla birlikte bütün Ankaralıları buraya, yöresel ürünlerimizi, kültürümüzü, Elazığ’ımızı tanımaya davet ediyoruz. Bizim burada ticari kaygımız yok, standımızı ziyarete gelenlere hediyelik ürünler de dağıtıyoruz.”
ATATÜRK: ELAZIĞ, DOĞUNUN YALOVASI
Doğuda gezip görülmek, turistik manada oraları tanımak için çok alan olduğunu dile getiren Atıcı: “Elazığ Harput çok meşhurdur; bununla birlikte Sivrice, mavi ve beyazın birleştiği kayak merkezine sahip bir alandır. 250 metre derinliğinde ve 22 kilometrelik büyüklüğe sahip olan göl kışın muazzam bir güzelliğe bürünüyor. Elazığ için cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, doğunun Yalovası demiştir. Önemli bir tarihi kültüre hizmet etmiştir Elazığ. Sohbetimiz esnasında saydığım gibi birçok uygarlığı topraklarında ağırlamış, onlardan birçok tarihi eser kalmıştır. Biz de bize ayrılan 4 gün içerisinde AKM’de ne kadar başarabilirsek ilimizi tanıtmaya geldik. Umarım başarılı oluruz.” dedi. (Türkan ÇATAL)
Muhabir: TE Bilisim