“HER SENE AŞUREMİ BOLCA YAPAR, DAĞITIRIM”
Aşuresini her sene büyük bir kazanda yaptığını belirten Menekşe Çatal, koyulan malzemelerin ölçüsünün de aşurenin piştiği kazana göre ayarlandığını ve bu noktada çok dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti. “Ben her sene bolca yapar dağıtırım aşuremi” diyen Çatal konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bundan dolayı da bunu yaparken büyük bir kazan kullanırım. Bu sene de öyle yaptım. Kazana göre de malzemeler kullanıyorum. Örneğin büyük kazan için konuşacak olursak kazanın tamamını suyla dolduruyorum ve beraberinde 5 kiloluk yarma kullanıyorum. 5 kiloluk yarmaya ise 8 kiloluk şeker ekliyorum. Diğer malzemeleri de ona göre ekliyorum.”
“İBADET FIRSAT OLARAK GÖRÜLMEMELİ”
Aşure malzemelerinin fiyatlarına ilişkin de konuşan Çatal, bu yılki fiyatların geçen yılki fiyatlara göre bir hayli yüksek olduğunu ifade etti. Fiyat artışının insanların bütçesini zorladığını belirten Çatal,
“Cevizin kilosu bu sene 70 lira ile 90 lira arasında değişiyor. Fındığınki ise 70 lira civarlarında. Diğerlerinin de hemen hemen fiyatları yüksek derecede artmış. Ama ben bunu Muharrem ayının geldiğini ve insanların aşure yapacaklarını düşünen fırsatçılara bağlıyorum. Ve bunu da açıkçası doğru bulmuyorum. Aşure neticede ibadet için yapılan bir yiyecek. İbadeti dahi fırsat olarak görmemek lazım. Muharrem ayı öncesinde de kuruyemiş alıyorduk ama fiyatlar bu derece değildi. Dediğim gibi Muharrem ayını fırsat bilerek fiyatları yükseltmişler ve ben bunu doğru bulmuyorum” diyerek aşurelik malzemelerde meydana gelen fiyat artışları hakkında eleştirilerde bulundu.
Menekşe Hanım, Muharrem ayında insanların aşure yaparak ve tanıdıkları, tanımadıkları herkese aşure dağıttıklarını ve bunun esasında birliği ve beraberliği güçlendirdiğini belirterek konuşmasında şunlara değindi:
“Aşure kazanlarının kaynadığı Muharrem ayı birlik ve beraberliğin de temsilcisidir esasında. Çünkü birbirlerinin kapısını çalmayan insanlar aşure vesilesiyle birbirlerini kapısını çalarak aşure ikram ediyorlar. Oturduğu apartmandaki çoğu kişiyi tanımayanlar bu vesile ile apartmanında kimlerin oturduğunu öğrenmeye başlıyor. Şunu da söylemek gerekir ki aşure bereketin timsalidir. Aşure kaynayan evde bolluk bereket de artar.
Tabi bunun yanı sıra aşure Aleviler için de ayrıca bir önem taşır. Kimi Aleviler 15 gün, kimi Aleviler de 12 gün oruç tutarak hem Kerbela’yı anar hem de nefislerini terbiye eder. Bu açıdan da önemli bir ay olarak görüyorum. Bizim için önemli olan bu tür ayların kıymetini bilmek ve unutulmasını da engellemek olacaktır. Çünkü Muharrem Ayı ibadetin yanı sıra aynı zamanda da bir kültürdür.”
ALEVİLİK’TE MUHARREM AYI’NIN YERİ
Muharrem ayı özellikle Aleviler için önem taşıyor. Muharrem ayında Aleviler tüm peygamberlerin ve Hz. Muhammed’in de tuttuğu Muharrem Orucu’nu tutarlar. Bu oruca Kerbela Olayı nedeniyle iki gün daha ilave edilerek 12 gün olarak tutulur. Buna matem, yas orucu da denir. Ayrıca bazıları bu orucu 3 günde Masumu Pakları (Masumlar) yani savaşlarda öldürülen çocuk yaştaki suçsuz, masum temiz çocuk şehitler için tutulan orucu da ilave ederek tutulduğu da olur. Alevi inancında 3 günlük ek oruca; “Masum-u Paklar Orucu” denilmektedir. Böylece 10 Muharrem orucu 15 gün olabilir.
Oruç sonunda ise; 12 çeşit kuru meyve ve tahıl çeşidinden oluşan Aşure yemeği pişirilir ve herkese lokma olarak dağıtılır. Bu orucu 12 yıl tutanlar 12 kazan aşure pişirerek törenle Aşureleri dağıtırlar.
Yine inanca göre 12 günlük oruç boyunca; eğlence yoktur. Kavga, gönül kırmak, yalan söylemek, insanları üzmek vs. yoktur. Hatta zevk ve sefa kapsamına girdiği için sakal kesilmez. Kerbela olayı anısına su içilmez, et yenmez. Kesici aletler ele alınmaz. Herhangi bir müzik aleti çalınmaz. Nefes söylemek için bile bağlama ele alınmaz. Aletsiz nefesler, mersiyeler okunur.
AŞURE GÜNÜNDE NELER YAŞANDI?
– Hüseyin bin Ali ve beraberindeki 72 kişi hicri 61′de Muharrem’in onuncu gününde (10 Ekim, 680) Kerbelâ’da Yezid’in ordusunca katledilmiştir,
– Hz. Âdem’in işlediği günâhtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,
– Hz. İdris’in diri olarak göğe yükseltilmesi,
– Hz. Nuh’un gemisinin tufandan kurtulması,
– Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması,
– Hz. Yakup’un oğlu Yusuf’a kavuşması,
– Hz. Eyyub’un hastalıklarının iyileşmesi,
– Hz. Musa’nın Kızıldeniz’den geçip İsrailoğulları’nı firavun’dan kurtarması,
– Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması,
– Hz. İsa’nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi.
(Türkan ÇATAL YILDIZ)
Muhabir: TE Bilisim