Kazadan sonra hayatta kalanların elinde sadece birkaç parça çikolata, biraz çerez ve birkaç şişe şarap vardı. İlk günler zaten kısıtlı olan yiyeceklerini aralarında azar azar paylaşarak idare etmeye çalıştılar. Ancak ne kadar az yeseler de çok geçmeden yiyecekleri tükendi.  Yüksek dağların arasında mahsur kaldıkları bu arazide kar ve buzdan başka hiçbir şey yoktu. Günlerce açlıkla mücadele ettikten sonra bir karar aldılar, hayatta kalabilmek için ölen arkadaşlarının cesetlerini yiyeceklerdi.                                          Spor tarihi sadece şanlı zaferler, kırılması güç rekorlar ve madalya sevinçlerinden oluşmuyor. Maalesef sporcuların başına zaman zaman oldukça trajik olaylar da geliyor. Bu onlardan biri olan Old Christians adlı rugby takımının hikayesi. 13 ekim 1972 cuma günü rugby takımını ve onların aileleri de dahil 45 kişiyi taşıyan Uruguay hava kuvvetlerine ait uçak Uruguay dan Şili nin Santiago şehrine doğru yola çıktı. Uçak yüksek dağların arasından geçmesine rağmen pilot ölümcül bir hata yaparak alçalmaya başlar ve 4200 metre yükseklikte bir zirveye çarpar.  Çarpmanın etkisiyle uçakta bulunan kırk beş yolcudan on ikisi kaza sırasında beş kişi ertesi sabah ve bir kişi de yaraları nedeniyle sekizinci gün hayatını kaybeder.  Hayatta kalan yirmi yedi kişi ise yüksek dağların arasında dondurucu soğukta hiçbir ekipman olmadan yaşam mücadelesi vermeye başlar.                                    Kazanın ardından üç ülkenin arama kurtarma ekipleri kaybolan uçağı arama çalışmalarına başlar, ancak beyaz olan uçağı karla kaplı arazide görmek imkansızdır ve sekiz günün ardından arama çalışmalarına son verilir. Uçakta küçük bir radyo bulup onu çalıştırmayı başaran gençler dağda geçirdikleri on ikinci gün arama çalışmalarının durdurulduğunu öğrenir.  Kar sularını eritip içerek ve zaten az olan yiyecekleri tüketerek hayatta kalmayı başaranlar zor bir karar alarak ölen takım arkadaşlarını ve yakın dostlarını yemeye başladılar.  Hayatta kalmayı başaranlardan biri olan Nando Parrado 2006 yılında yayımlanan kitabında aldıkları o kararı şöyle anlatıyor. ‘’ Yüksek rakımda vücudun kalori ihtiyacı astronomiktir. Açlıktan ölüyorduk ve yiyecek bulma umudumuz da kalmamıştı, ama açlığımız o kadar arttı ki yine de aramaya devam ettik. Tekrar tekrar uçağın gövdesinde kalmış kırıntıları aradık durduk. Bavulların deri kısımlarını koparıp yemeye çalıştık. Tekrar tekrar aynı sonuca varıyordum kafamda, eğer üstümüzdeki elbiseleri yemeyeceksek burada alüminyumdan, plastikten, buz ve kayadan başka hiçbir şey yoktu.’’                                            29 ekim gecesi büyük bir gürültüyle dağdan düşen çığ uçakta uyuyan sekiz kişinin daha hayatını yitirmesine sebep oldu. Çığın ardından bazıları buradan çıkabilmenin tek yolunun dağları tırmanarak aşıp yardım getirmek olduğunu söylediler. Ve sonunda Nando Parrado, Roberto Canessa ve Antonio Vizintin’den oluşan üç kişilik bie ekip kuruldu. Karla kaplı soğuk dağlarda geceleri donmamak için kendilerine üç kişilik uyku tulumu diken ekip 12 aralık 1972’de kazadan iki ay sonra tırmanmaya başladı. Tırmanışlarının planladıklarından daha fazla yiyecek gerektirdiğini anlayınca Vizintin’i kaza yerine geri gönderen Parrado ve Canessa dokuzuncu gün dinlenmek için bir nehir kenarında durduklarında nehrin karşı kıyısında atlı bir adam gördüler ve ona kazadan bahsettiler.  22 aralık 1972 günü kurtarma ekipleri hayatta kalanların yarısını helikopterle aldı, gece uçuş tehlikeli olduğu için geriye kalanlar bir gün sonra olay yerinden alındı böylece kazadan sonra sonra hayatta kalan on altı kişinin tamamı kurtarılmış oldu. Yaşanan bu trajik olay Survive Supervivientes de Los Andes, 1976, Alive The Miracle of the Andes 1993 ve Alive 20 Years Later filmlerine de konu olmuştur.