Sait Faik 1984 Hikâye Armağanını alan Akışı Olmayan Sular, Pınar Kürün öykücülüğünde önemli bir dönüm noktası. Bir psikoloji romanı, okudukça cevaplarını arayacağınız yüzlerce soruyu kendinize yöneltmiş olacaksınız. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Soruları seviyorsanız okuyunuz.
Ölümü unutmalı, yaşamaya bakmalı! Ölüm nasıl unutulur, biliyorsan eğer? Ölümü bildikten sonra nasıl yaşanır? Daha önce yaşıyor muydum? Bir soru. Daha önce yaşıyor muydum? Yaşıyor muydum? Peki, yaşamadan ölünür mü? Bir Soru Daha. Yaşamadan ölünür mü? Yüzeysel ilişkiler ve aşklarla tükenip biten bir ömür yaşanmış sayılabilir mi? Yaşamın kıyısında durup, yaşamın kendisini ıskalayıp yanı başından geçip gidebilir mi insan tüm yaşamı dışarıda bırakarak? Yaşanmayan hayatlar, erişilmeyene duyulan özlem, yarım kalan aşklar geçmişin birer yansıması olarak bugün de karşımıza çıkmaz mı durup dururken? Yaşam ırmağının akmadığını hissedince ölüm bir çözüm olabilir mi?
Pınar Kür, öykülerini bir yapı ustasının dikkatiyle kuran yazarlarımızdan. Edebiyatın her şeyden önce bir yapı sorunu olduğunu bilen, dağınık anlık izlenimlerin kolay şiirselliğine kendini kaptırmayan bir kurgu ustası. Pınar Kür’ün öykülerindeki şiirsellik, özellikle öyküler okunup bitirildikten sonra tadına varılan bir kusursuzluktan kaynaklanıyor. Bu öyküleri okuduğunuzda, yalnızca belli öykü kişilerinin aşklarına, acılarına, yaşamlarına değil, iyi edebiyat alanına giren bir yazarlık çabasına da tanık olacaksınız. Onun öykülerinin en belirgin özelliklerinden biri de zamana karşı dayanıklı oluşlarıdır.
İçeriğine gelince birbirinden farklı hikayeler var ve hepsi birbirinden ilginç ve acıklı. Bir kadın yazar bir erkeğin dünyası sanırım ancak bu kadar güzel anlatabilir. Son hikaye hariç baş karakterler hep erkek. Çoğu da umutsuz ve acılı. Kelimelerle dans edilen, hafif bir kitap. Evde, işte, okulda, yolda her yerde okunabilecek türden.