31 Mart Olayı, II. Meşrutiyet dönemi (1908-1918) sırasında, 13 Nisan 1909 tarihinde İstanbul'da meydana gelen bir ayaklanmadır. Bu olay, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki siyasi ve sosyal çalkantıların bir sonucuydu. 31 Mart Olayı, askeri garnizonlarda görev yapan İttihat ve Terakki üyesi subayların, II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra ordudaki muhafazakar unsurlara karşı yürüttüğü bir mücadele sonucu gerçekleşti. Peki, 31 Mart olayı nedir, neden çıktı? 31 Mart olayını kimler çıkarmıştır, 31 Mart vakasını kim bastırdı, 31 Mart vakasında kaç kişi öldü, tahtan indirilen padişah kim?

31 Mart Olayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki siyasi ve toplumsal krizin bir göstergesi olarak tarihe geçti. Olay, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki siyasi değişimlerin önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve İttihat ve Terakki Hareketi'nin güçlenmesinde etkili oldu. 31 Mart Olayı, askeri garnizonlarda görev yapan İttihat ve Terakki üyesi subayların, II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra ordudaki muhafazakar unsurlara karşı yürüttüğü bir mücadele sonucu gerçekleşti. Peki, 31 Mart olayı nedir, ne zaman oldu, neden çıktı? 31 Mart vakasını kim bastırdı, 31 Mart Vakasında kaç kişi öldü, Atatürk’ün rolü ne? 31 Mart olayı tarihi ve önemi…

31 MART OLAYI NEDİR? 
31 Mart Vakası, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı yapılmış büyük bir ayaklanmadır. Yaşanan hadisenin bu isimle anılmasının sebebi; Rumî Takvim'e göre 31 Mart 1325'te başlamasıdır.

On üç gün süren ayaklanma, II. Meşrutiyet döneminin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Askerî bir isyan olarak ortaya çıkmasına rağmen isyana dahil olan softaların propagandaları sonucu sonradan dinî bir hal almıştır. Sebepleri tam olarak belirlenemeyen bu olayın planlı ve bilinçli bir hareket olup olmadığı kesinlik kazanmamıştır. İsyanın ilk günü hükûmet istifa etmiş, isyancı askerler yedi gün süre ile İstanbul'a hakim olmuştur.

Bir milletvekili, bir Nazır ve tespit edilemeyen sayıda asker ve sivilin hayatını kaybettiği isyan, Selanik'te bulunan Üçüncü ve Edirne'de bulunan İkinci Ordulara mensup askerlerin oluşturdukları, Rumeli halkının gönüllü katıldığı "Hareket Ordusu"'nun İstanbul'a gelmesi ile bastırıldı. Üç gün süren çarpışmaların ardından sıkıyönetim ilan edildi; padişah II. Abdülhamit tahttan indirilip yerine V. Mehmed Reşad tahta çıktı. İsyana katılanlar ve destekleyenler yargılanarak 70 kişi idam edildi, 420 kişi ise çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.

31 MART OLAYI ORTAYA NASIL ÇIKTI, NASIL BASTIRILDI? 

Rumeli'den İstanbul'a getirilip Taşkışla'ya yerleştirilmiş olan 4. Avcı Taburu, 12-13 Nisan 1909 gece yarısı (Rumi takvimle 30 Mart'ı 31'e bağlayan gece) başlarında çavuşları olmak üzere ayaklanmış ve kışladaki komutayı ellerine geçirerek bazı subayları hapsetmiştir. Sabaha doğru askerle kışladan çıkıp Ayasofya Meydanı'na ilerlerken isyan diğer kışlalara da yayıldı. Sayıları 5-6 bini bulan askerler, "şeriat isteriz, padişahım çok yaşa" sözleriyle meydanda toplandılar. Onlara katılan yüzlerce hoca ve medrese öğrencisi de gelerek mektepli subayların orduyu frenkleştirmeye çalıştıkları, bütün bunların İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başı altından çıktığı, din hükümlerinin ayaklar altına alındığını ifade eden konuşmalar yaptılar.

Ayaklanmacılar, kalabalığın artmasından sonra meydana yakın bir mesafedeki Meclis binasını kuşattılar. Hükûmetten Harbiye Nazırının ve Mahmut Muhtar Paşa'nın görevlerinden alınmasını, eski Harbiye Nazırı Nâzım Paşa'nın yeniden göreve getirilmesini istediler. Şeyhülislam Ziyaettin Efendi'yi aracı kıldılar. Kısa bir süre içinde İstanbul'un tüm semtleri isyancı erler tarafından kontrol altına alındı. İsyancıların isteklerinin kabul edildiği kararını alan Osmanlı kabinesi bunu isyancılara ulaştırmaya çalışırken isyancılar kuşattıkları meclis binasını işgal ettiler. Adliye Nazırı Nâzım Paşa, Ahmed Rıza Bey'e benzediği için; Lâzkiye Milletvekili Aslan Bey de Hüseyin Cahit Bey sanılarak öldürülürken, Bahriye Nazırı Rıza Paşa ağır yaralandı. Milletvekilerinin öldürülmesi, Şurayı Ümmet ve Tanin basımevlerinin yağma edilmesi üzerine padişahın isteği ile kabine istifa etti. İsyancıların görüşleri doğrultusunda 14 Nisan 1909'da Tevfik Paşa Kabinesi kuruldu ve göreve başladı.

"Aff-ı Şahâne" adı verilen genel af ilan edildi ancak umulduğu gibi isyancıların zorbalığı sona ermedi. Aralarında Şerif Sadık Paşa ve Katibi Esat Bey, Süvari Teğmeni Selâhattin Mümtaz ve Üsteğmen Yusuf Nurettin'in bulunduğu bazı subaylar öldürüldü. İsyancıların İstanbul içerisinde küçük gruplar halinde dolaşarak silah atmaya, Türk kadınlarının Beyoğlu'na çıkmasına engel olmaya, Frenk gömleği giyen kimseleri tartaklamaya başladıkları görüldü. Asâr-ı Şevket Zırhlısı Kaptanı Deniz Binbaşılarından Ali Kabuli Bey'in, kendi gemisinin erleri tarafından sokaklarda sürüklenip Yıldız Sarayı'na kadar götürülerek Abdülhamit'in gözleri önünde öldürülmesi, isyancıların en vahşi eylemlerindendi.

Bastırılması 

Selanik, İstanbul'daki isyandan Jandarma Yüzbaşısı İsmail Canbulat Bey'in ilettiği "Meşrutiyet mahvoldu" ibareli telgrafıyla haberdar oldu. Selanik'te isyana karşı büyük bir miting tertip edildi. Serez'de ve diğer Makedonya şehirlerinde de isyana büyük tepki doğdu; padişaha, sadarete ve Meclis-i Mebusan'a protesto telgrafları çekildi.

Bastırılması 

Selanik, İstanbul'daki isyandan Jandarma Yüzbaşısı İsmail Canbulat Bey'in ilettiği "Meşrutiyet mahvoldu" ibareli telgrafıyla haberdar oldu. Selanik'te isyana karşı büyük bir miting tertip edildi. Serez'de ve diğer Makedonya şehirlerinde de isyana büyük tepki doğdu; padişaha, sadarete ve Meclis-i Mebusan'a protesto telgrafları çekildi.

Selanik'teki İttihatçılar arasında İstanbul üzerine bir kuvvet yollamak konusunda bir fikir birliği meydana gelmişti. 14 Nisan günü Selanik'te genel seferberlik ilan edilerek Selanik Redif Tümeni'nin bütün taburları silahaltına alındı. Bu birliklere Edirne'de bulunan İkinci Ordu Birlikleri ve Selanik çevresinde sivil gönüllüler de katıldı. Özgürlük kahramanı olarak tanınan Resneli Niyazi Bey de, Resne'de bir araya getirdiği gönüllülerle birlikte bu hareketin içinde yer aldı. Toplanan bütün kuvvetlerin başına Selanik IX. Redif Fırkası (tümeni) Kumandanı Hüsnü Paşa getirildi, Kurmay Başkanlığına da Kolağası Mustafa Kemal Bey atandı. Mustafa Kemal Bey, Selanik'ten İstanbul'a hareket eden orduya "Hareket Ordusu" adını verdi.

Hareket Ordusu, 14 Nisan akşamı trenle İstanbul'a hareket etti. İstanbul önlerine geldikten sonra 19 Nisan'da İstanbul halkına ordunun amacını açıklayan bir beyanname yayımladı. Hüseyin Hüsnü Paşa'nın imzasıyla yayımlanan beyannameyi Mustafa Kemal kaleme almıştı. Beyanname, telgrafla Erkan-ı Harbiye-yi Umumîye'ye iletildi ve sokaklarda halka dağıtıldı.

Hareket Ordusu İstanbul'a girme hazırlığında iken komuta değişikliği yapıldı; ordunun komutanlığına Mahmut Şevket Paşa atandı. Hareket Ordusu Kurmay Başkanlığı Binbaşı Enver'e verildi. Mahmut Şevket Paşa 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece orduya İstanbul içlerine ilerleme emri verdi. İsyancıların en yoğun direnme noktaları Taşkışla, Davutpaşa ve Taksim Kışlaları'nda olmuş ve kanlı çarpışmalar gün boyu sürdü. Hareket Ordusu İstanbul'u asilerden temizledikten sonra birliklerini Yıldız Sarayı'na yönlendi. İki günlük kuşatmadan sonra 27 Nisan'da Hareket Ordusu saraya girerek denetimi ele geçirdi.

31 MART VAKASI SONUÇLARI NELERDİR? 



- Kanuni Esasi'de bulunan bazı maddeler değiştirildi.

- Basın üzerine uygulanan sansür kaldırıldı.

- Demokratik sebeplerden doğan sonuçlarla anayasada bazı değişiklikler yapıldı. Bununla birlikte padişahın yetkileri sınırlandırıldı.

- Ayaklanmada rolü olduğu düşünülen II. Abdülhamit tahtan indirilerek yerine V. Mehmet Reşat getirildi.

- İngiliz destekli yeni hükümet kurulmuştur. Dolayısıyla bu durum Almanya ile sorunları ortaya çıkaracaktır.

- Galeyana gelen halk ve rütbesiz asker Adliye Nazırı Nazım Paşa ile İttihatçı Ahmet Rıza Bey'i karıştırarak öldürmüştür. Daha sonra Lazkiye mebusu Arslan Bey'i gazeteci Hüseyin Cahid sandıkları gerekçesiyle öldürmüşlerdir. Bu olaylardan sonra meclis kapatılmıştır.

- On üç gün süren 31 Mart Olayı sonrasında isyancıların istedikleri Mebusan Beyannamesi ile kabul edilmiştir.

Editör: Rozita Hamidi Cizreli