‘’SANAYİLEŞMİŞ ÜLKE DEMOKRATİKLEŞMİŞ ÜLKEDİR’’
TMMOB’un iki yılda bir düzenlediği kongrenin bu yılki konusunun, Sanayisizleşme ve Mühendisler olduğunun altını çizen Çakar, ‘’Bu yıl kongremizin ana teması “Sanayisizleşen Türkiye ve Mühendisler”dir. Öncelikle sanayi ve sanayileşmenin ülkemizin bugünü ve yarını için öneminin altını bir kez daha çizmek isterim. Bildiğiniz gibi sanayi politikaları ile ekonomik gelişme ve kalkınma arasındaki bağ çok yakındır. Tüm dünyada örneklerini gördüğümüz ekonomik gelişmenin baş aktörü sanayidir. Ekonomik gelişme ve kalkınma için sürükleyici üretim faaliyetlerinden oluşan üretim ilişkilerinin, siyasi ve sosyo-ekonomik yapının gelişim ve değişimi, sanayileşmenin merkezinde olduğu bir süreç ile mümkündür. Sanayileşme, gerçekte bir toplumsal dönüşümdür. Demokratikleşme, çağdaş ve modern bir yaşama geçişin aracıdır. Sadece gelir sorununu çözmeyi hedeflemez, aynı zamanda refah sorunu ile birlikte eğitim, sağlık, gıda, hukuk ve çevre sorunlarını da çözmeyi hedefler. Dolayısıyla Odamız, sanayileşme politikasının, öncelikle bir toplumsal proje çerçevesinde, doğa, toplum ve devlet ilişkilerini yeniden düzenleyen köklü bir devrim yani uzun erimli bir toplumsal dönüşüm ile birlikte ele alınmasını öngörmektedir. Bu bağlamda sanayileşme ile demokrasi arasındaki yakın ilişkiyi de mutlaka kurmak gerektiğini belirtmek isterim. Zira gerçek anlamıyla sanayileşmiş bir ülke, aynı zamanda demokratikleşmiş bir ülkedir’’ diye konuştu.
‘’İŞSİZLER YIĞINI MEYDANA GELMEKTE’’
Sanayinin ülkelerde nitelikli üretim sorunu olduğuna değinen Çakar, ‘’Çünkü sanayileşme olgusu, ülkelerin neleri-nasıl ürettiklerine ilişkin bir “nitelikli üretim” sorunudur. Bu üretim aynı zamanda, üretim teknolojisini, üretim sürecine katılan işgücünün ve üretim araçlarının gelişmişlik düzeyini de bizlere göstermektedir. Sanayileşme eşliğinde emekçiler lehine bir toplu sözleşme süreci, meslek odaları, sendikalar gibi kitle örgütlerinin bağımsız, özerk konumları ve siyasal özgürlüklerin güvence altına alındığı katılımcı bir demokrasiye duyulan ihtiyaç günümüzün ivedi sorunları arasındadır. Kısaca, sanayileşme uzun erimli bir modernleşme öyküsüdür! Türkiye gibi sanayileşme aşamasını tamamlamamış, demokratik kitle örgütlerini ve siyasal özgürlükleri kurumsal olarak olgunlaştıramamış toplumlar, bugün aynı zamanda büyük bir demokrasi açığı ile karşı karşıyadırlar. Bu açıdan bakıldığında Türkiye sanayileşmeden uzaklaştıkça, aynı zamanda demokrasiden de uzaklaşmaktadır. Sosyal, toplumsal ve kültürel olarak gerilemekte, gelir grupları arasındaki mesafeler artmakta, bilimsel, nitelikli ve laik eğitimi umursamayan politikalar eşliğinde geri bir toplumsal kültürel ortam ve işsizliler yığını meydana getirilmektedir’’ ifadelerini kullandı.
‘’BUNUN ADI SANAYİSİZLEŞMEDİR’’
Çakar sözlerine şöyle devam etti, ‘’Ekonomi, bir yandan sanayisizleşmenin pençesinde küresel sermayenin tahakkümü altında ezilirken, yurttaşlık haklarından uzaklaştırılmış toplumun bireyleri de demokrasiden uzakta, asgari üç çocuk sahibi olarak itaatkâr bir şekilde oy deposuna dönüştürülmek istenmektedir. Sanayileşmenin, ülke kalkınması için zorunluluk olarak görülmesi gerekirken, sanayinin rafa, sanayileşme iddialarının tarihe gömüldüğüne tanıklık etmekteyiz. Üzülerek söylemeliyim, bugün ülkemizde sanayiye dair izlenen bir strateji varsa, o da ülkemizi uluslararası mal piyasalarına ucuz ithalat cenneti olma yolunda, montaj sanayinin taşeron bir üreticisi haline getirmekten ibarettir. Evet, bunun adı tam anlamıyla sanayisizleşmedir.
İmalat sanayisi hızla gerilerken, onun bıraktığı boşluğu inşaat faaliyetleriyle dolduran bir politikada sanayileşmeden bahsedebilir miyiz? Yine benzer bir şekilde tüm üretim faktörlerini geliştirmek yerine dışarıdan ithal etmeye dayalı bir politika üreten anlayışla sanayileşmeyi bağdaştırabilir miyiz? Tarım alanlarını imar ve ranta açan, ihracatçısı olabileceği ürünlerden vazgeçerek ithal etme yoluna gitmiş, çiftçisini inşaat şantiyelerinin güvencesiz işçilerine dönüştüren politikaları sanayileşme ile bağdaştırabilir miyiz? Sanayileşen bir ülkede hiç yeni işsizlik dalgaları, yüksek enflasyon ve yüksek faizi bir arada üreten ekonomik büyüme görülebilir mi? Yatırımsız büyüyen ekonomide sanayileşmenin izine rastlayabilir miyiz? Ekonomide olduğu gibi sosyal ve toplumsal alanda da sanayileşme yansımaları ve kalkınmadan bahsetmek mümkün değildir. Hatta sosyal ve toplumsal verilerin giderek dibe vurmakta olduğu ortadadır. Eğitimde bilimin önüne geçirilen dinsel içerikli dogmalardan akademik özgürlüğün yok edilmesine dek yaşanan sorunlar, yüksek işsizliğin yarattığı özellikle gençliğimizin başına sarılan karamsar beklentiler, diğer bir yandan da hızlı borçlanmaya dayalı ciddi sosyo-ekonomik sorunlar vb. maalesef çığ gibi büyümektedir.’’
“SANAYİ KONGRELERİ OLDUKÇA KIYMETLİDİR”
Sanayi Kongresinin açılışında konuşma gerçekleştiren TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, bu yıl Yirmi Birincisini gerçekleştirdiğimiz Sanayi Kongresi, TMMOB’nin en uzun erimli kongrelerinden birisi, diyerek sözlerine şöyle devam etti: “İlki 1962 yılında gerçekleştirilen Sanayi Kongresi, tam 55 yıldır Türkiye’nin sanayileşme serüveninin takipçisi olma özelliğini taşımaktadır. Hepinizin bildiği gibi 1962 yılı Türkiye’nin kalkınması ve sanayileşmesi bakımından önemli bir tarihsel dönemin başlangıcıdır. 1950’li yıllarda yaşanan derin ekonomik krizden çıkış için benimsenen planlı kalkınma anlayışı doğrultusunda hazırlanan 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1962 yılında kabul edilmiştir. Sadece sanayi alanının değil, tüm ekonomik yatırımların planlanmasını içeren bu anlayış, toplumun geniş kesimlerinde planlama fikrinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Makina Mühendisleri Odamız tarafından gerçekleştirilen ilk kongremiz de bu fikirden hareketle "Geçmişten Geleceğe Sanayileşme, Planlama ve Kalkınma: Türkiye İçin Model Önerileri" başlığını taşımaktadır. Bundan 55 yıl önce “sanayileşme planlarını” ve “model önerilerini” konu edinirken bugün “Sanayisizleşmeyi” konu edinmek, ülkemizdeki kalkınma ve sanayileşme anlayışının geçirdiği dönüşümü ve geldiği noktayı görmek açısından ibret vericidir. Yıllardır birbirinden değerli hocalarımızın emekleriyle hazırlanan Sanayi Kongreleri, Türkiye’nin yaşadığı bu ibret verici dönüşümü gözler önüne serdiği için oldukça kıymetlidir. Burada iki gün boyunca yürütülecek tartışmaların, bu kıymetli çabaya katkı vereceğine inanıyorum.”
“SANAYİSİZLEŞME SÜRECİ SÖZ KONUSUDUR”
Koramaz, Türkiye kapitalizmi, sanayileşme ve kalkınma paradigmasından uzaklaşmıştır ve bir sanayisizleşme süreci söz konusudur, ifadelerini kullanarak konuşmasına şöyle devam etti: “Ülkedeki köklü şirketler yatırımlarını sanayi üretiminden hizmet sektörüne kaydırmaktadır. Ülkemizde artık her holding kendi gayrimenkul şirketini, kendi alışveriş merkezini kurmaktadır. Sanayi bölgelerinde binlerce kişinin istihdam edileceği tesisler yerine, kent merkezlerinde binlerce dairelik konut projeleri daha çekici hale gelmiştir. “Sanayisizleşme”, ekonomi literatüründe gelişmiş ülke ekonomilerinde ağır sanayinin payının azalmasını anlatan bir kavram iken, ülkemizde sanayisizleşme, rant ekonomisinin yatırımları boğması, sanayi üretiminin karlı bir ekonomik tercih olmaktan çıkması olarak yaşanmaktadır. Bu sürecin sonu yüksek işsizlik, borçlanma ve ekonomik çöküştür. TMMOB ve bağlı odaları bu gerçekleri ve riskleri dile getirdiği için hükümetlerin ve yandaşlarının saldırısına uğruyor. Kuruluş yasamız değiştirilmeye, mesleki denetim yetkilerimiz elimizden alınmaya, açıklamalarımız değersizleştirilmeye çalışılıyor.”
“BİLİMİ VE TEKNOLOJİYİ ESAS ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Koramaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da; bilimi ve teknolojiyi esas alan, Ar-Ge ve inovasyona ağırlık veren, dış girdilere bağımlı olmayan, yerli yatırımcıyı ve yerlileşmeyi özendiren, koruyan, kamunun ekonomideki yönlendiriciliğini toplumsal yararlar doğrultusunda benimseyerek artıran, kamu-halk yararına bir yatırım ve üretim planlaması yapacak, sosyal refah-sosyal hukuk devleti anlayışını benimseyen, sanayinin gelişmesini ve ekonomik büyümeyi en geniş toplumsal tabana yayacak, erişilebilir, nitelikli, ücretsiz sağlık, eğitim, sosyal güvenlik hizmetlerini öngören, doğayla, tarihle ve kentle barışık, istihdam, emek ve halk odaklı, Türkiye’nin toplumsal gereksinimlerini ve kamu girişimciliğini temel alan, yeni bir sanayileşme, planlama, kalkınma politikasının gerektiğini dile getireceğiz, bunun için mücadele edeceğiz.”
(Rozita Merve HAMİDİ-Türkan ÇATAL)
Muhabir: TE Bilisim