Macar asıllı Amerikalı çağdaş felsefecilerden Julius Moravcsik “Sanat” tarihin ve tuhaf değişimlerin incelenmesinde çok faydalanılabilecek bir kelimedir” der, devamla “bu ilginç bir semantik (anlambilim) egzersizi olabileceğini” söyler. Sanat eserlerinin ve tarihinin farklı okumalara ve alternatif bir tarih anlatısına dönüşebileceği fikri yeni bir şey değil elbette. Delacroix , Francisco Goya,ya da Kathe Kollwitz'in v.b  sanatçıların resimleri gravürleri sadece entelektüel ve hazcı bağlamlarda bakılamayacak kadar güncel , politik birer metindir de aynı zamanda. Bu tür eserlerin semantik analizleri başka yazıların konusu olsun,bu yazı öncelikle neyin sanat olup olmadığına ilişkin bir Standard Kanon’un olup olamayacağına ilişkin, olursa da nasıl bir şey olabileceğine dair sanat felsefesi konusunda ilginç gözlem ve saptamaları olan  Denis Dutton'un  yaklaşımıyla bir şeyi sanat eseri yapan kuralları,kategorileri ,ve koşulları yazmayı deneyelim.Sanat, eser, sanatçı gibi kavramlar günümüzde bir çok kavram gibi içleri boşaltılarak talan edilmiş kavramlar. Özellikle modernist sanatın radikal avangart provakatif örnekleri (en bilineniMarcel Duchamp'ın ters Pisuarı )  bağlamında hani o çok karşılaştığımız “bu sanat mı şimdi ?”ya da daha saldırganı “böyle sanat mı olur? ” ya da daha naif “ben anlamıyorum bu işlerden ” diyen herkes için bir rehber (mi)  belki de şablon denemesi diyelim. Ayrıntı yayınlarının yayınladığı Denis Dutton'un “ Sanat içgüdüsü” adlı kitabından bir şeyin “sanat “ olarak değerlendirilebilmesi için  asgari 12 ölçüt'ü sıralar. Dutton bu kurallar ya da ölçütler konusunda totaliter değildir ,burada söz konusu edilen ölçütlerinin bir kısmının sanat dışı faaliyetlerde de karşılaşılabileceğini baştan teslim eder. Birincisi; Doğrudan haz,kabaca herhangi faydacı bir anlamı olmadan,kendiliğinden oluşan  güzellik hazzı ,ya da estetik haz.Saf doygun bir rengin bir çizgi ve lekenin güzelliği,bir öykü ve romandaki olay örgüsünü,müzikteki armonik geçişler ve ritim bu hazzın oluşabildiği çeşitli durumlardan bazıları.İkincisi; Maharet ve ustalık ,nesnenin ya da icranın performansındaki incelik,zanaat,hüner kastedilen.Teknik ve sanatsal beceriler ,gelişkin toplumlarda olduğu kadarküçük ilkel (!) kabilelerde de fark edilen ve hayranlık duyulan niteliklerdir. Beceriye duyulan hayranlık evrensel bir özelliktir. Yüksek bir maharet ve beceriyle ortaya konan sanat eseri haz ve hayranlık vericidir. Üçüncüsü ; Tarz,üslup,stil,janr,biçem.Bütün sanat formlarında çeşitli biçim, kompozisyon ve ifade kurallarına dayanan belirgin tarzları vardır. Otonom reflekslerimizin ötesindeki davranışlarımızın çoğunlukla özgündür. Sanatsal üslup eğitim ya da öykünmeyle şekillenmemişse onun da özgün olma olasılığı vardır. Sanatsal tarz bir buluş olabileceği gibi aile ve kültürel ortamdan da geçebilir. Tarz ya da üslup sanatçı ve izleyici için  tanıdık bir arka plan sağlar, sanatsal bağımsızlığa olanak tanıdığı gibi kısıtlayıcı da olabilir, belirgin bir tarzı olmayan, sanatsal üretimin sanatsallığı tartışmalıdır. Dördüncüsü: Yenilik ve yaratıcılık, “ yeni” 20. yüzyıl sanat dünyasının büyülü fetiş bir kavramıdır. Sanatsal yenilik ve yaratıcılık sanatın sürekliliği ve gelişimi açısından olmazsa olmaz bir durum. Fakat yenilikte her zaman coşkuyla buyur edilen bir durum olmamıştır, dirençle karşılaşmış ve bütün büyük öncüler gibi, değerleri sonradan teslim edilmiştir. Bütün bunlara rağmen yenilik ve değişim bu alanın şaşırtıcı bir dinamiğidir. Ciddiye alınır bir muhafazakar sanat anlayışının olamama sebebi de budur belki. Yaratıcılık mevhumu hayatın her alanında kıymet verilen bir durum her zaman ve mekan da insanlığın ilgisine takdirine mazhar olmuş bir nitelik. Beşincisi; Eleştiri, yeni olan, bir öncekine karşı eleştirel bir söylem'le meydana çıkar. 'Ecdad' söylemi ve sanatı bu bağlamda geçersizdir anlamsızdır. Saygı duyulan ama eleştiriye de hatta karşı çıkışı da içeren bir hat tutturmalıdır. Altıncısı: Temsil, insanlar çocukluklarından başlayarak temsil ve taklitten hoşlanırlar. Farklı gerçeklik düzeylerindeki, heykel, resim, yazılı ve sözlü anlatımlar, müzik, hayali dünyevi deneyimleri temsil ve taklit ederler. Yedinci şık : özel odak,sanat eseri ya da icrası (performansı) 'özel' olarak gündelik yaşamın içine açılmış bir parantez  gibidir. Mekanları, sahnesi, perdesi, heykelin kaidesi, resimin çerçevesi müzesi galerisi fuarı bienali açılışı galası prömiyeri özeni ve “törenselliği” ile bir odak nesnesidir aynı zamanda. Sanat doğası gereği özel bir ilgi talep eder. Sekizinci madde; Bireysellik ifadesi, bireysel kişiliğin ifadesi. Açık ya da örtük sanat eserlerinde bu kişisellik görülür. Diğer sıradan üretim biçimlerinde bireysellik anlamlı değilken sanatta kaçınılmaz bir niteliktir. Dokuzuncu madde; sDuygusal doygunluk,sanatta temsil edilen içerik ve temalar tarafından kışkırtılan ya da teşvik edilen duygulardır. Onuncu madde; Düşünsel meydan okuma, sanat eserleri çoğunlukla insanın algı ve düşünce kapasitelerini zorlar ve bu kapasiteyi tam anlamıyla kullanmayı talep eder. Hatta iyi eserler bu sınırları zorlayanlardır. On birinci madde; Sanatın gelenekleri ve kurumları, sanat eserleri ve nesneleri kendi sanatsal gelenekleri tarihleri göz önünde bulundurularak değerlendirilir ve bir değer atfedilebilir. Lerrold Levinson'un tanımıyla “sanat eserleri, kimliklerini tarihi gelenekler içinde, teamüller doğrultusunda bulurlar”. Sonuncu madde; Hayal gücü deneyimi bir sanat eserinin en önemli özelliği bu deneyimi sağlamasıdır. Hem sanatçısı hem de izleyicisi için. Immanuel Kant'a göre sanat eserleri ,”tarafsız tefekküre tabii, hayal gücü eserleridir. Bu sebeple tüm sanat hayali bir dünyada gerçekleşir”. Bu listedeki özelliklerin her biri ya da bütünüyle bir arada değerlendirerek kendi kültürümüz ya da evrensel kültüre dair metin nesne performans'ın sanat olup olmadığını anlamaya yönelik bir kılavuz olabilir.