12. Seans Füg kitabı okuyucunun etrafında yaşanan tüm olaylara yönelik farklı bir bakış açısı kazandırırken, insanların geçmişiyle yüzleşmesini de sağlıyor. Ender görülen Psikolojik hastalıkların da toplumda var olduğunu ve bir ruh sağlığı yasası ile denetlenebilecek psikologlar kanunu ile sorunlara daha ciddi yaklaşmamızı sağlayacak adımların atılmasının ne kadar önemli olduğu da bu kitapla birlikte bir kez daha anlatılmaya çalışılıyor. Psikolog ünvanı almaya hak kazanmamış kişilerin bu alanı toplumsal anlamda ne kadar tehlikeli bir şekilde istismar ettikleri de açıkça bir hikâye örüntüsüyle anlatılmıştır. 

‘12.Seans Füg kitabı Psikolojik bir hastalık olan Dissosiyatif Füg bozukluğunu konu aldığım ve okuyuculara bu hastalığı bir hikâye ile bütünleşerek tanıtmak istediğim bir romandır’ diyen kitabın yazarı Psikolog Servet Aşan, “Dissosiyatif Füg; kişinin bir anda geçmişini ve kimlik bilgilerini unutması ve yaşadığı yerden ayrılması şeklinde görülmektedir. Bu kişiler amnezi(unutkanlık)yaşadıklarının farkında değillerdir. Oluşan yeni karakterin her zamanki karakteriymiş gibi yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Bazen kısa süreli ve nadiren de olsa aylarca sürebilecek bir hastalıktır. Romanda hastalığı tüm yönleriyle anlatmaya çalıştım. Bu anlatım da günlük hayatta karşılaşabileceğimiz psikolojik anlamda bizleri yıpratabilecek birçok konuya karakterler arasındaki diyaloglarla değindim ve bu diyaloglar da kimi zaman okuyucuyu düşündürecek kimi zamanda karşılaştığı sorunlara yönelik çözümleri de sunmaya çalıştım” şeklinde konuştu.

Aslında hiçbir zaman 12.Seans görüşmesinin yapılmamasından kaynaklıdır. Yani 11 seans Psikolog görüşmesi raporlarıyla birlikte kitapta sunulmuştur. Ancak 12.Seans görüşmesi yapılmamıştır. Başkarakterimizin bir cinayet polisi olması ve öfke kontrolü problemi yaşadığı için bir psikoloğa yönlendirilmesiyle geçmişinde yaşadığı şiddet ve yetimhane etrafında dönüp dolaşan çocukluk çağı travmalarının karakterimizi Füg hastası olmasına ve sonradan Füg yaşadığı esnada karşılaştığı yeni karakterlerle tam bir gerilim cinayet ve polisiye sürecinin ortasında buluyor. Yardım için gittiği Psikoloğun aslında başkarakterimizin travmalarıyla ilgili kişisel bağlantılar kurmasıyla Füg hastalığına yönelik farklı düşünceler ve yönlendirilmeler yapmasına sebep oluyor. Uyku bozuklukları, Stres, Kaygı ve travmalara yönelik bilgilendirici diyaloglar da hikâyeyi aslında okuyucuya fark ettirmeden kendi hayatıyla bütünleştirebileceği bir şekilde sarıp sarmalıyor. 

Romanın bir cinayetle başlaması ve 6 ay geriden gelmesi, tam durulurken çeşitli cinayetlerle tekrar aksiyon alması ve okurken Psikolojik anlamda bilgilendirmek yine kitabın temel özelliklerindendir. Hikâye İstanbul ve İzmir’in Urla ilçesinde geçiyor. Bir tetikçi karakterin polislerden kaçma isteğiyle kaza yapması ve orada tanıştığı Ebru karakteriyle yakınlaşmasından sonra yakın arkadaşının da dahil olduğu bir katliam ile tekrar İstanbul’da intikam alma peşinden giderek adaleti araması hikâyenin aksiyonundaki en önemli husustur. Sonrasında başkarakterimizin Füg hastası olduğunu öğrenmesiyle bilinçli karakter değişikliğine geçişi hem ilişkilerini hem intikamını sorgulatırken okuyucuya da toplumsal mesajlar veriyor. Aynı zamanda gittiği Psikoloğun mesleki kimliğiyle ilgili de gerçek bilgiler paylaşıldıkça hikâyenin tüm parçaları birleşmeye fakat okuyucuyu şaşırtmaya devam ediyor.”

Editör: TE Bilisim