Çok taraflı ve disiplinler arası bir yaklaşım gerektiren kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye’de yeni bir dönem başladı. 2007’den bu yana dört Ulusal Eylem Planı uygulandıktan sonra, “V. Ulusal Eylem Planı (2026-2030)” olarak adlandırılan beşinci planın hazırlıkları tamamlandı ve 25 Kasım 2025’te yayımlanan cumhurbaşkanlığı genelgesi ile resmi hâlini aldı. Bu planla birlikte özellikle yeni risk alanları (dijital şiddet vb.), yerel yönetimler, sivil toplum, özel sektör ile üniversiteler arasında daha güçlü bir iş birliği hedefleniyor.
YENİ PLANIN TEMEL HATLARI
Beşinci Ulusal Eylem Planı, beş ana hedef çerçevesinde şekillendirildi: adalete erişim ve mevzuat iyileştirmeleri; politika, koordinasyon ve kurumlararası iş birliği; koruyucu ve önleyici hizmetlerin güçlendirilmesi; toplumsal farkındalığın artırılması; veri ve istatistik sistemlerinin geliştirilmesi. Ayrıca planın hazırlık süreci; yedi bölgeyi kapsayan bölgeler arası istişare toplantıları, anketler ve odak grup çalışmaları yoluyla gerçekleştirildi.
İŞLEYİŞ VE UYGULAMA
Genelgeye göre, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları plan kapsamındaki strateji ve faaliyetleri kendi plan-program ve bütçelerine entegre ederek uygulamakla yükümlü. İzleme-değerlendirme sistemi ise Bakanlık tarafından kurulacak; her yıl hazırlanan izleme raporları Cumhurbaşkanlığına sunulacak.
NEDEN “YENİ DÖNEM”?
Bu planın önceki dönemlerden farkı; salt şiddeti önlemekle kalmayıp güncel kavramlara — dijital şiddet, ekonomiye bağımlılık, sığınma evleri kapasitesi gibi — odaklanması ve veriye dayalı, ölçülebilir hedefler öne çıkarması olarak değerlendiriliyor.
BEKLENEN ETKİ VE ZORLUKLAR
Uzmanlar, planın en güçlü yanının “herkesin sorumluluğu” şeklinde tanımlanması olduğunu belirtiyor; ancak kaynak yetersizliği, kurumlararası koordinasyondaki aksaklıklar ve yerel uygulamadaki farklılıklar hâlâ risk faktörü olarak görülüyor. Geniş halk katılımı, sivil toplumun aktif rolü ve şeffaf izleme mekanizmaları planın başarısı için kritik.