Birgün sizlerin karşısına bir köşede çıkacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama oldu sanırım iyi de oldu.

Meslekteki 25. yılımda bu köşede foto muhabirliği, basın fotoğrafı başta olmak üzere birçok konu ile karşınızda olacağım.
Benim ayrıca bir YouTube kanalım var. Bu kanalda da foto muhabirlerinin mesleklerini yaparken başlarından geçen ilginç olayları, tarihe geçmiş ilginç fotoğrafların anılarını paylaştım, paylaşmaya da devam ediyorum.
Bu ilk yazımda beni çok etkileyen bir fotoğrafın çekilme sürecini sizlerle paylaşmak istiyorum. 
Aylarca süren bir hazırlık süreci ve sonuç
Foto muhabiri  Garbis abi, Garbis Özatay Türk Haberler Ajansı’nda çalışırken bir akşam patronu gelir ve der ki sana bir fotoğraf söyleyeceğim çektirebilir misin? Garbis abi de çektiririm ya da ben çekerim der. Patronu çekilemeyeceğini düşündüğü fotoğraf için kısa bir dalga geçmenin ardından çekilmesi gereken fotoğrafı söyler. Ortaköy’de Şifa Yurdunda Ürdün Kralı Hüseyin’in babası eski Kral Tellal kalıyor, çekebilir misin? Garbis abi de çekebilirim der. Bunun üzerine patronu biraz daha dalga geçer kendisi ile. Bu olayın kendisini kamçıladığından bahseder Garbis Abi. 
Bütün bir kış boyunca kimseye haber vermeden, izin yaptığı gün, hastane karşısına gidip hastaneyi gözetler ve hastaneye nasıl girebileceğinin planlarını yapar. Derken kış biter yaz gelir. Evde otururken aklına düşer ve üzerine eski kıyafetler giyip hastanenin yolunu tutar. Doğruca Başhekim Asım Bey’in yanına gidip ben üniversite öğrencisiyim, ailemin de durumu iyi değil ve ben de harçlığımı çıkarabilmek için yazın hastanede çalışmak istiyorum der. Başhekim madem üniversitelisin sana içerde bir iş verelim der ama Garbis abi dışarda çalışmak istediğini söyler ve bahçıvanın yanında çıraklığa başlar. Önce kuru otları toplayarak başlar işe. Daha sonra teneke ile su taşır, alışık olmadığı için parmakları su toplar. Bir iki gün sonra bahçıvan Sadık’a sorar Garbis abi, bu hastanede neden kimse yok, biz kime hizmet ediyoruz?  Bahçıvan Sadık “Burada bir Kral var ki bizim bütün maaşımız oradan geliyor.” Nasıl biri, kral tacı filan var mı? diye sorar Garbis abi. Bahçıvan Sadık, adam deli ama ezan okunduğu zaman çıkar balkona asker selamı verir o nedenle de aşağıdaki mescidi kapattılar, Ortaköy’den de ezan okunmuyor der.
Garbis abi edindiği bu bilgiyi kullanarak Kral Tellal’ın nasıl fotoğrafını çekeceğini kafasında kurgulamaya başlar. Hurdacı bir arkadaşına eski bir teybi tamir ettirir ve teybi koyacağı yeri tespit eder. Ezanı bir kasete birkaç dakikalık boşluk bırakıp düzgün bir şekilde kaydeder. Birkaç deneme yapıp kurduğu sistemin doğru çalışıp çalışmadığını kontrol ettikten sonra işe koyulur.
Teybi çalıştırır ve eline makineyi alıp kasetteki o boş bölümün geçmesini bekler. Ezan başlayınca bahçıvanın dediği gibi Kral Tellal balkona çıkar ve asker selamı durur. Böylece Garbis abi Kralı röbteşambırı ile çekmiş olur. Fotoğrafı çekmeyi başarmıştır fakat iki ülkenin de güvenlikçilerinden korktuğu için dışarı çıkamaz, havanın kararmasını bekler. Hava kararınca ne oluyorsa olsun diyerek kendisini dışarı atar. Üstü başı kömür tozu olmuş, çok kirlenmiş hatta taksiciler bile onu araçlarına almamışlardır. Sonunda bir taksici arkaya bir örtü serer ve onu koltukların arasına oturtarak Cağaloğlu’na götürür. Filmleri yıkayıp baskılarını da aldıktan sonra hamama gidip yıkanır. Hatta geceyi de hamamda yatarak geçirir. Sabah muhasebe müdürünü arayıp kıyafetlerinin kullanılamayacak durumda olduğundan bahseder fakat muhasebe müdürü inanmaz. İkinci aramasından sonra muhasebe müdürü bir görevli ile para gönderir ama şart koşar eğer Garbis abi doğru söylemiyorsa parayı görevlendirdiği kişinin hesabından keseceğini belirtir. Ucuz bir pantolon ve gömlek aldırabilir Garbis abi. Sonra hemen ajansa geçerler.
Kendisinin o fotoğrafı çekemeyeceğini düşünen patronuna fotoğrafı çektiğinden bahseder ve fotoğrafları önüne koyar. Patronu fotoğraftakinin Kral Tellal olduğuna inanmaz. Garbis abi karar sizin der. Zaten yıllık izinde olduğunu çarşıya kadar gidip geleceğini, eğer fotoğrafı almazlarsa fotoğrafı başka gazetelere satacağını söyleyince patronu fotoğrafı alır ve yabancı basına da sattığı fotoğrafın bedelinin yarısını da Garbis abiye verir. 
Bu hikayenin bir bölümü daha var, bu linkten izleyebilirsiniz.
Bu hikaye foto muhabirliği için önemli bir hikaye. Birkaç kare fotoğraf için aylarca verilmiş emeği ortaya koyuyor. Hiçbir iş emeksiz ve hedefsiz gerçekleşmiyor