Bildiğiniz ve takip ettiğiniz üzere yazılarımda yeni vizyona girmiş filmlerden daha çok, eski kült filmler ve dönemine göre ses getirmiş filmler hakkında yazılar yazmaya çalıştım. Yeni vizyona girmiş filmler hakkında yazı yazmamamın sebebi yeni bir film çıktığı zaman, gerek TV’ den gerekse sosyal medyadan birçok haber, reklam ve tanıtım yazıları yazılıyor. Aynı filmden bahsederek bir tekrarlamada benden okumamanız için yeni vizyona girmiş ya da o yıl içinde yapılmış filmlerden pek bahsetmemişimdir. Fakat birkaç haftadır Christopher Nolan’ın filmlerini anlattığım yazı serisinde bu hafta Oppenheimer filmi hakkında bir yazı yazmak istedim. Çünkü bu film tarihinin savaşlarla dolu karanlık dönemlerinden birinde insanlık, varoluşunu değiştirecek olağanüstü bir güce sahip bir keşif yaptı. Atom bombası, savaşların yıkıcı gücünü bir kez daha tanımladı ve insanlığın özgürlük ve sorumluluk dengesini ciddi şekilde değiştirerek sarsdı. Bu yüzden hazır Nolan filmlerini tanıtırken bu hafta da onun bu filmi hakkında bir yazı yazmak istedim.

Christopher Nolan'ın yönetmenliğindeki "Oppenheimer", sadece bilimsel bir dehanın hayatını değil, aynı zamanda olağanüstü oyunculuk performanslarını ve kusursuz bir kurguyu da içinde barındıran bir filmdir. Başrollerinde Cillian Murphy, Matt Damon, Robert Downey Jr., Emily Blunt, Jason Clarke ve Alden Ehrenreich gibi oyuncuların yer aldığı filmin senaryosunu da yine filmin yönetmeni Christopher Nolan yazmıştır.

Henüz izlememiş olanlar için filmin detaylı konusundan bahsetmek yerine, karakterlerden ve birazda filmin ana fikrinden ilerlemeye çalışacağım. Nolan'ın karakter geliştirme becerisi, J. Robert Oppenheimer'ı sadece bir bilim insanı olarak değil, aynı zamanda bütün psikolojik yönleriyle bir insan olarak da görmemizi sağlıyor. İç çatışmaları, idealleri ve korkularıyla Oppenheimer, seyirciye çok katmanlı bir insan figürü çiziyor diyebiliriz.

Film, bir bilim insanının keşfettiği güçlü bir silahı kendine konu edinirken, aynı zamanda bilimin ve teknolojinin toplumsal ve etik sorumluluğunu da sorguluyor. J. Robert Oppenheimer gibi bir deha, buluşunun yıkıcı potansiyelini anlamakla kalmıyor, aynı zamanda onun kullanımıyla ilgili ahlaki bir çatışma içine giriyor. Bu çatışma, izleyiciyi derinden etkileyen ve düşündüren bir hikayenin temelini oluşturuyor.

Nolan'ın sinematik tarzı da, "Oppenheimer" ile bir kez daha göz kamaştırıyor. Görkemli görüntüler, zengin detaylar ve etkileyici müzikler, seyirciyi bu tarihi döneme tam anlamıyla taşıyor. Ancak Nolan'ın ustalığı, sadece görsel estetikle sınırlı değil; aynı zamanda anlam katmanlarıyla da dolu içerikli bir film yapısı oluşturmuştur. Her sahne, karakterlerin iç dünyasını ve filmin temel temasını daha da derinleştirmek için ustaca işlenmiştir. Film, gerçek olayları ve karakterleri ustalıkla harmanlayarak, izleyiciyi 1940'ların atmosferine sürüklüyor. Gerçekçi setler, döneme uygun kostümler ve detaylı mekanlar, seyirciyi o dönemin gerçekliği içine çekiyor. Filmin kurgusu da, filmdeki duygusal ve dramatik anları güçlendiren bir şekilde kendini göstermiştir. Karakterlerin içsel çatışmaları, bilimsel keşifler ve tarihi olaylar, akıcı bir şekilde bir araya getirilerek, seyircinin dikkatini hiçbir zaman kaybetmemesini sağlıyor. Nolan'ın karakterler arasındaki etkileşimleri ustaca işlemesi, filmi sadece bilimsel bir hikayeden daha fazlası haline getiriyor; aynı zamanda insanlık ve irade üzerine izleyicileri derin bir düşünce içerisine de sokuyor diyebiliriz.

Özet olarak "Oppenheimer", sadece bir bilim adamının hayatını anlatan bir biyografi filmi değil, aynı zamanda insanlık tarihindeki önemli bir dönüm noktasına odaklanan bir tarihi ve sosyolojik yapısı olan bir filmdir. Nolan'ın yönetmenlik becerisi ve oyuncuların performansları, izleyicilere unutulmaz bir hikaye sunarken, aynı zamanda insanın doğası, bilimin gücü ve toplumsal sorumluluk gibi evrensel konular üzerine de düşünmelerini sağlıyor. Kısacası "Oppenheimer", sinema sanatının gücünü ve insan zihninin sonsuz potansiyelini bir araya getiren başarılı bir film olmuştur diyebiliriz. Filmi izlemeyenlerin mutlaka izlemesini tavsiye ederim iyi seyirler…