Haber: Züleyha Kandöker Yiğit

Gazeteciler Cemiyeti tarafından Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında Basın Evi’nde “Cumhuriyet’in 100. Yılında Halk Sağlığı ve Medya İlişkisi” başlıklı söyleşi düzenlendi.

Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde gerçekleşen moderatörlüğünü gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun üstlendiği hibrit olarak da gerçekleşen söyleşinin konuğu olan halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, hem Cumhuriyetin 100’üncü yaşını kutlarken halk sağlığı açısından Türkiye’nin geldiği noktayı hem de medya sektörü bakımından halk sağlığı sorumluluğunu değerlendirdi.

Savaş ve halk sağlığı konusu ile sözlerine başlayana Akdur, ‘’Savaş halk sağlığının en büyük düşmanıdır. Savaş halk sağlığının en dip yaptığı dönemdir ve aklı eren bütün halk sağlıkçıları savaşa karşıdır.’’ sözleriyle konuyla ilgili kısaca duygularını paylaştı. Halk sağlığının aslında bir bilim ve sanat olduğunu vurgulayan Akdur, organize kuruluşlar bilerek, isteyerek, seçerek yaptıkları etkinlikler sonunda toplumun yaşam seviyesini yükseltmektir. 1923’ten günümüze kadar ki hizmet ölçeğini (hekim başına düşen nüfus, yatak, hastane sayısı olarak) karşılaştıran Akdur, Cumhuriyet’in getirmiş olduğu düşünce sisteminin korkunç bir sıçrama yarattığını, dolayısıyla inkâr edilemeyeceğini ifade etti. Toplam sağlık personelin sayısının 1923’lerde 1323 olduğunu, günümüzde ise 171 bin hekim ile toplamda 1 milyon 142 bin sağlık çalışanı var. Sokakta karşılaşılan her 80 kişiden birinin sağlık çalışanı olduğunu’’ vurguladı.

Çankaya'da köşe bucak temizlik Çankaya'da köşe bucak temizlik

‘’Kentlerin çoğu dip suyu kullanıyor’’

Kişi başına yıllık et tüketimini rakamlarla açıklayan Akdur, Amerika’da kişi başına tüketilen etin bir yılda 128 kilo, buna karşılık Türkiye de ise 9,4 olduğuna dikkat çekti. Akdur dünyada et fiyatının en hızlı arttığı kentin de Ankara olduğunu belirtirken, su temizliği konusunda da büyük kentlerin çoğunun dip suyu kullandığını, artık barajlardan arıtılamayacak düzeyde su alındığını ve tüketildiğini aktardı.

1923’e göre 2023 sağlık sektörü algısı örgütlenmesinin çok değiştiğini gözlemleyen Akdur, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet idaresinin terk edildiğini, anayasadaki sağlık maddelerinin değiştirildiğini, eskiden devlet vatandaşın sağlığını korumakla görevlidir maddesinden şimdilerde ise öncülük eder ya da korumasa da olur gibi bir duruma geçişin söz konusu olduğunu ifade etti.

‘’Yetkililerin ve medya çalışanlarının etik tutum içerisinde olması gerekir’’

Halk sağlığı ve medyayla olan ilişki konusunda kişilerin, politikacıların en önemli bilgi sağlık kaynağının medya olduğuna vurgu yapan Akdur, medyaya baktığımızda uzman olarak tanıtılan çok fazla insanın olduğunu dolayısıyla basın çalışanı kişinin de işinin uzmanı olması, yetkililerin ve medya çalışanının etik tutum içerisinde olması, her iki tarafında ticari bağlantılarının olmaması gerekir dedi.

Sahte bilim olarak da anılan konunun üzerinde duran Akdur, ‘’tuzun tansiyonu düşürdüğü, her sabah bir bardak zeytinyağı için, iki yaşından sonra çocuklarınızı vegan besleyin gibi söylentilerin, konun uzmanı olmayanların ne kadar iyi niyetli olsalar da medya aracılığı ile toplumda bu tarz ifadelerin mitleştiğini bu söylemin düzeltilmesinin yıkılmasının zor olduğunu belirtti.

‘’Baş sorumlu Üniversiteler’’

Medyanın sorunları olduğunu, medyanın varlıklı grupların elinde olduğu, özgürlüklerinin çok kısıtlı olduğu ve bu ortamın baş sorumlusu olarak da üniversiteleri işaret eden Akdur devamında ‘’Üniversitelerde adrese teslim alımların olduğunu, şimdilerde ise üniversitelerin medreselere, akademisyenlerin de mollaya dönüştüğü’’ benzetmesini yaptı.

’’Fabrika ayarlarına dönülmeli!’’

‘Bugünkü sistem içerisinden tespitlerini ve eleştirilerini yaptığını ifade eden Akdur, bugünkü düzen içerisinde yapılabilecek önerilerini de şu şekilde sıraladı: ‘’Fabrika ayarlarına dönülmeli. Devlet tarafından halk sağlığı korunmalı. Ülkemizde bakılamayacak çocuklar hastaneye bırakılmalı, çöplüğe değil. Tıp fakültelerinde çok iyi bir iletişim dersi verilmesi ve bu konunun ciddiye alınması lazım. Dolayısıyla medyayla daha iyi iletişim kurabilirler. Medya çalışanlarına sağlık bilgisi dersi verilmesini öneririm. Etik kurullar bu anlamda çok iyi çalışmalı."