Umutsuzluğun canı cehenneme!

Abone Ol

Bu hafta size kurgusunu gerçekliğin tam ortasından alan bir roman önermek istiyorum.
Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov’un çok bilinen romanlarından birisi: “Elveda Gülsarı”
Roman ilk kez 1963 yılında yayımlanmış ve o zamandan bugüne 150’den fazla dile çevrilmiş…
Atmatov’un diğer eserleri gibi özgün, sürükleyici ve çarpıcı kıssalarla süslü…
“İnsan nereye gitse derdini de oraya götürürmüş…” diyor Aytmatov bu romanında ve anlatıyor; Tanabay ile yaşlı atı Gülsarı’nın yaşam çilesini…
Tanabay mevcut rejimin azılı savunucusu. Öyle bir savunucu ki üvey kardeşinin sırf toprak sahibi olduğu için Sibirya’ya sürgüne gönderilmesine razı oluyor. Razı oluyor ama savunduğu güç, vaat ettiğini sunmuyor halkına. Dahası yanından bile geçmiyor, perperişan ediyor… Muhalefetini dile getirdiğinde ise halk düşmanı ilan ediliyor Tanabay. Yaşlı, işe yaramaz ve huysuz biri olarak görülüyor.
Gülsarı ise yaşlı, artık ölmek üzere olan rahvan bir at. Gençken özgür bir hayat sürmüş; ama sahibinden koparılmış, binek atı yapılıp ağır yükler altına koşulmuş. Yaşlanınca sahibine geri veriliyor. Yani artık işe yaramaz olduğunda canla-başla hizmet ettiği sistemden dışlanıyor.
Yazgıları birbirine benzeyen biri insan diğeri ise at…. Birlikte yiyorlar hayatın sert tokadını...
Tanabay’ın bu tokadın şiddetini artıran geçmişiyle yüzleşmesi ise can çekişen atının başında geçirdiği bir kaç saatlik süreye sığmaya çabalıyor…
Roman; Aytmatov’un özgün anlatım biçimi, Kırgız-Kazak folkloruna olan hakimiyeti, çarpıcı kıssaları ile okur için derin bir kaynak. Dönemin angaje yazarı Aytmatov’un kimi zaman alegorik kimi zaman açık bir dille yaptığı sistem eleştirileri de tarihi bir dokümantasyon değerinde…
Tek kusuru sıcacık kahvenizi almış bir kitap keyfi yapayım derken yüreğinize bi tutam umutsuzluk tohumu serpmesi. Aytmatov’un o yalın anlatım biçiminin sizi yalın bırakmaması, karmakarışık etmesi içinizi... Diğer romanlarında da yaptığı gibi; gözlerini açması okuyucunun, tarihten beslenen kurgularıyla… Ama zaten “Bilinç ne kadar artarsa umutsuzluk o kadar şiddetlenir.” demiyor mu Kierkegaard !
Ya da neyse durun durun…
Bir süre daha değinmeyelim Kierkegaard’a…
Siz yine de Aytmatov’a kulak verin…
"Umutsuzluğun canı cehenneme!"
Keyifli haftalar...