THE AVİATOR (GÖKLERİN HAKİMİ)

Abone Ol

Martin Scorsese, genelde mafya, suç, ahlak, inanç gibi temaları işleyen filmleriyle tanınır. Ancak 2004 yapımı “The Aviator” Türkçe adı ile “Göklerin Hakimi” filmi, temaların dışına çıkan, farklı ama bir o kadar da derinlikli bir biyografik film olarak, yönetmenin kariyerinde ayrı bir yere sahiptir. Bu film, havacılık tarihine yön vermiş, Hollywood’un altın çağında sinemayı şekillendirmiş ve aynı zamanda ruhsal hastalığın pençesinde kıvranan bir adamın; Howard Hughes’un olağanüstü ama trajik hayatını konu edinmiş farklı bir filmdir. Filmin oyuncu kadrosunda; Leonardo DiCaprio Cate Blanchett, Gwen Stefani, Kate Beckinsale, Alec Baldwin, Danny Huston, Adam Scott, Yuong Yester gibi oyuncular rol almışlardır. Leonardo DiCaprio’nun Hughes rolündeki performansı kadar, yönetmen Martin Scorsese'nin dönem estetiğini kusursuz şekilde sinemaya aktarması da, filmi yalnızca bir biyografi olmaktan çıkararak, aynı zamanda bir çağın ruhunu anlatan, büyük bir sanatsal esere dönüştürmüştür.

Film, 1920'li yıllarda genç ve tutkulu bir girişimci olan Howard Hughes’un, babasından kalan mirası kullanarak sinemaya ve havacılığa yönelmesiyle başlar. Hughes, devasa bütçeli savaş filmi Hell’s Angels'ı çekerek Hollywood'da adını duyurur. Ancak onun asıl tutkusu gökyüzündedir. Tüm servetini ve sağlığını tehlikeye atarak geliştirdiği uçaklar, kurduğu ilişkiler ve kurduğu Hughes Aviation şirketi, Amerika'nın havacılık endüstrisinde devrim yaratır. Fakat film ilerledikçe, Hughes’un giderek artan obsesif kompulsif bozukluk belirtileri, onun özel ve profesyonel yaşamını tehdit etmeye başlar. Temizlik takıntıları, yalnızlaşması, paranoyası ve kontrol saplantısı, bir yandan başarılarla dolu hayatını tanımlarken bir yandan da onu içten içe çürütmeye başlar.

Martin Scorsese bu filminde, Hughes’un teknolojik yeniliklerle dolu havacılık serüvenini dramatik bir üslupla anlatmaya çalışmıştır. Geliştirdiği uçaklar ve yaptığı test uçuşları, bir adamın sınır tanımayan tutkusunu gösterir niteliktedir. Howard Hughes’un zihin sağlığı, film boyunca merkezdeki ana temadır diyebiliriz. Psikolojik rahatsızlığının belirtileri yavaş yavaş tırmanırken, izleyici onun iç dünyasındaki cehennemi adım adım izler. DiCaprio’nun sabunla ellerini yıkarken yaşadığı kriz sahneleri de, hem acı verici hem de oldukça etkileyicidir.

“Göklerin Hakimi” filmi, 2005 yılında 11 dalda Oscar’a aday gösterilmiş ve 5’ini kazanmıştır. Bunlar arasında: En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Cate Blanchett), En İyi Görüntü Yönetimi, En İyi Kurgu, En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Kostüm Tasarımı Leonardo DiCaprio’nun performansı çok beğenilse de, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanamamıştır (o yıl ödül Jamie Foxx’a gitmiştir). Eleştirmenler filmi övgüyle karşılamışlardır. Özellikle Roger Ebert, film için “büyük filmlerden biri” ifadesini kullanırken, Scorsese’nin klasik Hollywood anlatımını modern bir dokunuşla yeniden hayata döndürdüğünü belirtmiştir. Ancak bazı eleştirmenler filmin süresini ve hikayenin zaman zaman dramatik yoğunluğunu yitirdiğini söylemiştir.

Howard Hughes’un uçuşları gibi film de cesur, görkemli, ama aynı zamanda trajiktir. Martin Scorsese diğer filmlerinde olduğu gibi bu filminde de aksiyonla dramı ustaca birbirine karıştırarak anlatmıştır. Özetle film, yalnızca hem Howard Hughes’un hayatını, hem de aynı zamanda bir dönemin karanlık yüzünü anlatan etkileyici bir sinema örneğidir. Yönetmen, gökyüzüne çıkmak isteyen bir adamın yere çakılmasını anlatırken, bize de şu soruyu sordurur aslında; gerçek başarı, sınırları zorlamak mıdır, yoksa kendinle barışmak mı? İyi seyirler…