Sessiz Ritmin İçinden Geçmek

Abone Ol

Ankara’da hafta sonu, gürültüsüz bir uyanış gibidir. Şehrin telaşı yerini dinginliğe bırakır, sokaklar biraz daha yavaş akar. Bu ritmi yakalayabilenler için Ankara, sadece bir başkent değil; hafızası olan bir şehir, hikâyesi olan bir mekândır.

Cumartesi sabahı, Ulus’ta bir yürüyüşle başlar. Taş döşeli sokaklar, eski kitapçılar, tarihi hanlar… Her köşe, geçmişe açılan bir pencere gibi. Ankara Kalesi’ne doğru çıkarken, taş duvarların arasında zamanın izlerini okursunuz. Bir çay molası, kale manzaralı bir terasta; sessizliğin sesiyle baş başa kalmak gibidir.

Öğleden sonra CerModern’e uğramak, çağdaş sanatla kısa bir temas kurmak demek. Sergi salonlarında dolaşırken, Ankara’nın bugünüyle yüzleşirsiniz. Bazen bir fotoğraf, bazen bir heykel; şehrin iç sesini duyurur. Dışarıda ise çocuklar koşar, gençler gitar çalar, yaşlılar sessizce izler. Herkesin Ankara’sı biraz farklıdır ama aynı avluda buluşur.

Pazar günü, Seğmenler Parkı’nda sabah yürüyüşü. Ağaçların arasından süzülen ışık, şehrin içinden geçen bir şiir gibi. Ardından Tunalı’da bir kahve molası; vitrinlere bakarken, sokak müzisyenlerinin ezgileri eşlik eder. Ankara’nın genç yüzü burada gülümser.

Hafta sonu Ankara’da olmak, bir şehri dinlemek gibidir. Gürültüsüz, gösterişsiz ama derin. Her adımda bir iz, her durakta bir hikâye. Ankara, hafta sonlarında kendini anlatır; dinleyenlere sessizce…