El Salvador, Güney Afrika, Nikaragua, Romanya, Guatemala, Lübnan, Batı Şeria, Gazze şeridi, Hindistan, Çeçenistan, Sri Lanka, Filipinler, İsrail, Güney Kore, Somali, Afganistan, Rusya, Sudan, Tayland, Bosna, Kosova, Brezilya, Endonezya, Ruanda… Kendinize sorun; bu ülkelere tatil için gider misiniz?
Kaç tanesine gitmek isterdiniz? Hangilerine neden gitmek isterdiniz? Bu ülkelerde insanlar palalarla birbirlerini öldürüyor, gidip nasıl öldürüyorlar diye izlemek ister miydiniz?
Avrupa’nın göbeğinde toplu katliamlar yapılırken, savaşın nasıl vahşet yarattığına tanıklık etmek için Bosna’ya gider miydiniz? Bir şarapnel parçasının, bir kurşunun sizi yaralama ve hatta öldürmesi pahasına böyle bir ülkeye seyahat etmek ister miydiniz? Bireysel olarak sadece savaş tecrübe etmek için bu bölgelere dönemsel bir tatil kaçamağı gibi, 4 gün 5 gece bir ücret karşılığı gitmek ister miydiniz?
Dünyanın her tarafında acı çeken, çektirilen insanlar var. Bu ülkelerin tarihlerinde de benzer acılar yaşandı, yaşattırıldı o ülkelerin insanlarına ve hatta bazılarında yaşanmaya da devam ediyor. İşte Nachtway bir çoğunuzun gitmek ve hatta orada yaşananlara tanıklık etmek istemeyeceğiniz bu yerlere gidip fotoğraflar çekiyor. Çünkü orada yaşananları hissetmenizi istiyor.
Sıcak savaş alanlarında ömrünü geçirmiş bir foto muhabiri Nachtway. Kendisi ile yüz yüze gelme ya da bir sergisini gezebilme şansına sahip olamadım maalesef. Fakat onu “ War Photographer” (War Photographer - Trailer (2001) (480p) - YouTube) belgeseli ile tanıdım. Çektiği fotoğraflara saatlece baktım. Alabildiğim kadar kendisini örnek aldığım bir fotoğrafçıdır kendisi.
Nachtway bir ödül töreninde yaptığı konuşmada “Savaş fotoğrafı neden çekilir?” sorusunu şöyle cevaplıyor:
Oradayken gördüğünüz şey, bir sonraki sayfasında rolex saat reklamları olan bir derginin bir sayfasında yer alan, on binlerce kilometre uzaktan gelen bir görüntü değil, gördüğünüz şey ilaçsız bir acı, haksızlık ve çaresizlik. Eğer insanlar yalnızca bir kereliğine bile olsa beyaz fosforun bir çocuğun yüzüne ne yaptığını, ya da tek bir merminin çarpması ile ortaya çıkan tarifsiz acıyı, ya da keskin bir şarapnelin bir kişinin bacağını nasıl da kopardığını orada olup görebilseler, olayların bu noktaya gelmesine izin verilmesine sebep olan hiçbir kazancın bırakın binlercesini, yalnızca bir insanın dahi bu acıyı yaşamasına değmeyeceğini anlayabilirlerdi.”
Yazının girişinde sizlere sorduğum o sorunun cevabını da kendisi veriyor aslında Nachtway.
“Herkes savaş bölgesinde olamaz. İşte bu yüzden fotoğrafçılar oradalar; insanlara göstermek, uzanıp onları yakalamak ve yaptıkları şeye ara verip olup bitene ilgi göstermelerini sağlamak, insanları sarsacak kadar güçlü fotoğraflar yaratıp protesto etmek ve bu protestonun gücü ile diğerlerini de protesto edecek noktaya getirmek için…”
Sizlerle burada onun fotoğraflarını da paylaşmak istedim fakat kendisinden fotoğrafları kullanmak için izin almadan kullanmayı etik bulmadığım için paylaşamıyorum ama daha güzel bir şey yapıyorum ve buraya (Jhttp://www.jamesnachtwey.com/) onun internet sitesinin linkini bırakıyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Savaş gerekmedikçe bir cinayettir” sözü ile de bu yazıyı noktalayorum.