Sakin şehirler

Abone Ol

Günümüzde şehirler hızla büyüyor ve yoğunlaşıyor. Trafik, gürültü, betonlaşma ve kalabalığın neden olduğu çoğu olumsuz durumlar, birçok insanı olumsuz yönde oldukça etkiliyor. Bu nedenle, daha yavaş, daha insancıl ve daha yaşanabilir bir şehir fikri, son yıllarda herkesin konuştuğu bir hal almış durumda. İşte bu arayış sonucunda adını, İtalyancada citta (şehir) ve ingilizce slow (yavaş) kelimelerinden alan Cittaslow Türkçe adı ile sakin şehir hareketi dünya çapında yaygınlaştırılmıştır. “Yavaş şehir”, “sakin şehir” ya da orjinal adıyla Cittaslow, şehir yönetimine farklı bir gözle yaklaşarak, şehrin kalabalığından doğan aksilikleri azaltıp toplumsal refaha göre yeni bir yaklaşım olarak öne çıkmıştır.

Cittaslow kavramı, tarihsel olarak 1999 yılında İtalya’nın Greve in Chianti kentinde kurulan bir belediyeler birliğidir. Aslında 1989 daki slowfood hareketinden esinlenilerek ortaya çıktığı da söylenmektedir. Slowfood hareketini başka bir yazının konusu olarak burada bırakırken; konumuza geri dönecek olursak. Cittaslow hareketinin temel amacı, büyük şehirlerin, içinde insanların mecburen geliştirdiği hız ve verimlilik kavramına karşı olarak tam tersi; yaşam kalitesini daha da artıran yavaşlık fikrini savunmuşlardır. Buradaki yavaşlık, pasiflik ya da gelişime kapalı olmak anlamında değil; tam tersine kentsel yaşamı daha sürdürülebilir daha insan odaklı, sağlıklı, kültürel olarak zengin, yerel üretime saygılı bir anlayış öne sürmüşlerdir. Cittaslow üyelik kriterlerinde genel olarak kabul edilen şu alt başlıklar yer almaktadır: Çevre politikaları, altyapı politikaları, kentsel yaşam kalitesi politikaları

tarım, turizm, esnaf ve sanatkarlara dair politikalar, misafirperverlik, farkındalık ve eğitim için planlar, sosyal uyum ve ortaklıklar. Bu başlıkları biraz daha açacak olursak; örneğin çevre politikalarında hava, su ve toprak kalitesinin iyileştirilmesi, gürültü kirliliğinin azaltılması, atık yönetiminde daha sürdürülebilir yöntemlerin geliştirilmesi, yeşil alanların artırılması gibi çalışmalar öngörülmektedir. Yerel ürünlerin desteklenmesinde endüstriyel tarım yerine küçük üreticinin güçlendirilmesi, mesela geleneksel yemeklerin korunması, kentin kültürel dokusunu, geleneklerini, göreneklerini yansıtan etkinliklerin düzenlenmesi, engelli dostu bir şehirciliğin yaygınlaştırılması, toplumsal eşitlik politikalarının tasarlandığı projelerin olduğu,

trafiğin azaltıldığı, bisiklet yolları ve yayalara öncelikli alanlar, tarihi yapıların korunması, estetik kaygıyı gözeten mimari tercihler, çevre bilinci kampanyaları, okullarda yerel kültür ve ekoloji eğitimleri, halkın yönetime katılımını artıran mekanizmalar gibi birçok alt başlık altında yapılması gereken uygulamalar sonucunda sakin şehirler yaratılmak istenmektedir.

Türkiye'deki sakin şehirler: Çameli Denizli, Ahlat Bitlis, Akyaka Muğla, Arapgir Malatya, Eğirdir Isparta, Finike Antalya, Foça İzmir, Gerze Sinop, Gökçeada Çanakkale, Göynük Bolu, Güdül Ankara, Halfeti Şanlıurfa, İzmir, İznik Bursa, Kemaliye Erzincan, Köyceğiz Muğla, Mudurnu Bolu, Perşembe Ordu, Safranbolu Karabük, Seferihisar İzmir, Şavşat Artvin, Uzundere Erzurum, Vize Kırklareli, Yalvaç Isparta, Yenipazar Aydın, Daday Kastamonu, İbradı Antalya, ve Şarköy Tekirdağ’dır.

Özetle sakin şehir uygulamaları şehirleri gürültü ve kirlilikten arındırmayı, yerel kültürü ve doğayı korumayı hedefleyen çalışmalardır. Sakin şehirler bir amaç olarak; daha bilinçli, daha dengeli ve daha anlamlı bir yaşam arayışını amaçlamaktadırlar.

İki önceki yazımda da zamanla ilgili insanların genel sorunlarından bahsettiğim gibi bugün hepimizin gördüğü, modern dünyanın hız tutkusu, şehir yaşamının neredeyse her alanına girmiş durumda. Ulaşımdan iletişime, tüketim alışkanlıklarından çalışma biçimlerine kadar pek çok süreç, daha hızlı olmanın avantaj sayıldığı bir kültürle şekilleniyor. Ancak bu hızın da bir bedeli oluyor tabi ki, yaşanamayan sokaklar, nefessiz kalmış olan kamusal alanlar, kaybolan yerel kültürlerimiz, değerlerimiz ve giderek yıpranan insan ilişkileri olarak karşımıza çıkıyor. Tam da bu noktada sakin şehir hareketi alternatif bir kent anlayışı öneriyor: Daha yavaş, daha huzurlu, daha insancıl bir kent anlayışı…