BÖLÜM 3 - Sanatçılar, Şairler ve Sözle İz Bırakanlar
Bir şehrin sokaklarında dolaşırken karşımıza çıkan isimlerin hepsi kılıç kuşanmış ya da devlet kurmuş değildir. Bazıları kalemiyle, sesiyle, sahnesiyle yer eder şehirde. Ankara’nın tabela hafızasında sanatçılar ayrı bir yerde durur; çünkü onların bıraktığı iz, zamana daha dayanıklıdır.
Bu isimler yalnızca bir dönemin estetik anlayışını değil, aynı zamanda o dönemin ruh hâlini de taşır. Bir sokağa adları verilmişse, bu sadece saygıdan değil; o sokağın, o caddenin, o semtin bir hikâyeye ihtiyacı olduğundandır.
Şairler ve Yazarlar
Nazım Hikmet, Ankara tabelalarında yalnızca büyük bir şair olarak değil, bu ülkenin vicdanıyla birlikte yürüyen bir isim olarak durur. Onun adı geçen bir sokak, ister istemez hafıza çağırır.
Orhan Veli, Ankara’yla bağı güçlü isimlerden biridir. Şiirleri kadar gündelik hayatla kurduğu ilişki de onu bu şehrin ruhuna yaklaştırır. İsmi geçen bir sokakta yürürken, Ankara biraz daha sade, biraz daha insani görünür.
Ahmet Arif, bu şehirde yalnızca bir şair değil, bir duygulanma biçimidir. Ankara’nın sertliğine rağmen içinde taşıdığı kırılganlığı onun dizelerinde bulmak mümkündür.
Cemal Süreya, Ankara’da hem bürokrasiyle hem edebiyatla iç içe geçmiş bir hayatın temsilidir. Adı tabelaya yazıldığında, bu şehirde şiirin de devlet kadar yer tuttuğunu hatırlatır.
Sahnenin ve Sesin İnsanları
Muhsin Ertuğrul, tiyatronun bu ülkedeki kurucu isimlerinden biri olarak Ankara tabelalarında yer alır. Onun adı geçen yerler, yalnızca bir sanatçıya değil, bir sahne geleneğine açılır.
Yıldız Kenter, yalnızca bir oyuncu değil, bir okul gibidir. Adı bir sokakta geçtiğinde, Ankara’nın kültür hayatındaki kadın emeğini de görünür kılar.
Cüneyt Gökçer, opera ve tiyatro alanında Ankara’nın belleğinde özel bir yere sahiptir. İsmiyle anılan tabelalar, başkentin sanat kurumlarıyla kurduğu güçlü bağı hatırlatır.
Ressamlar, Heykeltıraşlar, Üretenler
Abidin Dino, Ankara tabelalarında yalnızca bir ressam olarak değil, bir düşünce insanı olarak da yer alır. Sanatın politikayla, hayatla, şehirle bağ kurabildiğinin kanıtıdır.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Anadolu’yu anlatan diliyle Ankara’nın kültürel kimliğinde önemli bir yere sahiptir. Adının bir sokakta geçmesi, bu şehrin sadece merkez değil, Anadolu’ya açılan bir kapı olduğunu da ima eder.
Tabeladan Daha Fazlası
Bu sanatçı isimleri, tabelada durup geçilen kelimeler değildir. Onlar Ankara’nın kendine özgü kültürel sertliğini yumuşatan, şehri yalnızca yönetilen değil düşünülen bir yer hâline getiren figürlerdir.
Bir sokak adında bir şairle karşılaşmak, bu şehirde hâlâ söze yer olduğunu hatırlatır.
Bir meydanda bir sanatçının ismini görmek, Ankara’nın sadece devletle değil, sanatla da kurulduğunu fısıldar.
Bu yüzden bu tabelalar, yalnızca yön bulmak için değil;
hatırlamak için vardır.