Konuşmalar 21

Boğaziçi’nin Güzellikleri: Bir Şehrin Zamanı Aşan Portresi

Abone Ol

Bazı şehirler yazıya döküldüğünde sıradanlaşır; bazılarıysa her satırda yeniden doğar. İstanbul, bu ikinci gruba ait bir şehir. Julia Pardoe’un kaleminden çıkan ve William Henry Bartlett’in gravürleriyle bütünleşen *Boğaziçi’nin Güzellikleri* (1838), yalnızca bir seyahat kitabı değil aynı zamanda bir çağın tanıklığı, bir görsel haıza defteri, bir hayalin kağıda kazınmış hâli.
19. Yüzyıl İstanbul’una Açılan Bir Kapı
Pardoe kitabını kaleme aldığında, Osmanlı İmparatorluğu hem Avrupa’da merak uyandıran bir gizem hem de siyasi olarak yakından takip edilen bir coğrafyaydı. İstanbul, doğunun egzotik cazibesi ile batının ilgisinin kesişim noktasıydı. Bu bağlamda *Boğaziçi’nin Güzellikleri*, yalnızca bireysel bir gezi anlatısı değil, dönemin Avrupalısının İstanbul’a bakışını da yansıtan bir belgedir.
Pardoe’un bakışı oryantalist etkiler taşır, evet. Fakat onun İstanbul’a yaklaşımında küçümseme yerine hayranlık daha baskındır. Yalıları, camileri, sokakları ve insanları anlatırken yalnızca dışarıdan gözlemleyen bir seyyah değil; kentin ruhuna nüfuz etmeye çalışan bir misafir gibidir.
Gravürlerle Saklanan Bir Bellek
Kitabın görsel yönünü üstlenen William Henry Bartlett’in gravürleri ise başlı başına birer sanat eseridir. Boğaz kıyılarında kayıklar, sabah sisinde siluetlenen camiler, şehrin yamaçlarına serpilmiş evler… Bugün var olmayan ya da değişime uğramış pek çok manzara, Bartlett’in ince işçiliği sayesinde korunmuş olur. Bu gravürler, yalnızca bir dönemi resmetmekle kalmaz; aynı zamanda İstanbul’un hafızasında artık olmayan bir güzelliği günümüze taşır.
İstanbul’un Ruhu ve Atmosferi
Kitabın en çarpıcı yanı, İstanbul’un yalnızca mekânsal değil, duygusal bir portresini sunmasıdır. Pardoe, Boğaz’ın ışık oyunlarını, mahallelerdeki gündelik hayatı, cami avlularındaki dinginliği, mezarlıkların hüzünlü estetiğini aktarırken şehri bir masal sahnesi gibi betimler. Ama bu masal, gerçek hayata dokunan, insanıyla ve gündelik yaşantısıyla yaşayan bir masaldır.
Okur, Üsküdar kıyılarından Galata surlarına, Eyüp sırtlarından Sarayburnu’na kadar İstanbul’un farklı köşelerinde dolaşırken, yalnızca bir seyyahın gözünden değil, aynı zamanda bir sanatçının kalbinden geçer.
Neden Bugün Hâlâ Önemli?
*Boğaziçi’nin Güzellikleri*nin bugüne ulaşması, geçmişle bağ kurma açısından büyük bir şanstır. Çünkü İstanbul sürekli değişen, eskiyi silen ve yerine yenisini koyan bir şehir. Bu hızlı dönüşüm içinde kültürel mirası hatırlamak için edebiyat ve sanat eserlerine ihtiyaç duyuyoruz. Pardoe’un kitabı ve Bartlett’in gravürleri, kaybolan bir İstanbul’un hatırasını yaşatır.
Demirören Yayınları’nın eseri yeniden basması bu nedenle çok kıymetli. Metnin korunması, görsellerin özenle çoğaltılması yalnızca akademik bir hizmet değil; aynı zamanda kolektif belleğe sunulan bir katkıdır. Çünkü şehirler yalnızca taşla ve betonla değil, anlatılarla ve hatıralarla da ayakta kalır.
Boğaz’da Bir Zaman Yolculuğu
Kitabı eline alan okur için bu eser, yalnızca tarihî bir merak nesnesi değildir. Aynı zamanda bir hayal yolculuğudur. Gravürlere bakarken bir yalı penceresinden içeri süzülen ışığı görür, bir caminin minaresinden şehre yayılan sesi duyar, Boğaz’da süzülen bir kayığa bindiğini hissedersiniz. İstanbul, bu satırlarda ve çizgilerde yeniden doğar.
Bir Davet
*Boğaziçi’nin Güzellikleri*, aslında bir davet... Bugünün hızlı temposunda şehri hissetmeye vakit bulamayan bizlere, yavaşlamayı, bir gravüre bakarken zamanın ötesine geçmeyi, bir satırda İstanbul’un özlemini duymayı önerir. Pardoe ve Bartlett, bize yalnızca bir kitap bırakmamıştır; aynı zamanda bir duygu bırakmıştır: şehrin kaybolmayan ruhunu.

---

Kaynakça
- T24 – “Boğaziçi’nin Güzellikleri Yeniden Okurla Buluştu”
- Demirören Yayınları – Julia Pardoe, *Beauties of the Bosphorus