Geç fark edilen ilk kadın savaş foto muhabiri, Semiha Es

Abone Ol

Türkiye basınının ilk profesyonel kadın savaş foto muhabiri olmasına rağmen yıllarca adı anılmayan hatta unutulan bir ismidir Semiha Es. 
Savaş bölgelerinde, seyahatlerinde çektiği fotoğraflarına doğru düzgün, düzenli ve hakkı verilecek şekilde imzası da atılmadığı için ( fotoğraflara imza atmamak bir Türk basını HASTALIĞIDIR ) bir çoğumuz adını geç öğrendi. Türk basınının belki de dünya basınının ilk kadın savaş foto muhabirinin bir Türk olduğunu ben de  2005 yılında yapılan röportaja kadar bilmiyordum. Maalesef Semiha Es’in fotoğraflarına atılması gereken imzası da kocası dönemim ünlü gazetecisi Hikmet Ferudun Es isminin gölgesine itilerek kaybedilmiş, böylelikle kendisinin basın tarihinin sekiz sütuna manşet olmasının önüne geçilmiştir. 
"Yarım yüzyıl fotoğraf makinesini elimden hiç düşürmedim."

Hollywood yıldızlarından, Afrika yerlilerine, devlet başkanlarına, Vietnam savaşından, Kore savaşına birçok fotoğrafta imzası olan ilk Türk kadın savaş foto muhabiri Semiha Es.
Küçük yaşlarından beri babasının hediyesi bir fotoğraf makinesi olmasına rağmen, makinenin nasıl kullanacağını bilmiyormuş Semiha Hanım. Hikmet Ferudun Es ile evlenene kadar hiçbir zaman aklından foto muhabiri olmayı geçirmemiş. Haldun Es, Semiha Hanıma  “Bir ev kadını olup ev işleri ile mi uğraşacaksın yoksa bir foto muhabiri olup bir çok yeri görüp fotoğraflamayı mı tercih edersin” diyerek biraz da zorlamış foto muhabiri olması için.

Semiha Es şöyle anlatmış o zamanı: “Fotoğraf çekmekle ilgili bir merakım yoktu. Fotoğraf makinesinin nasıl kullanıldığını bile bilmiyordum. Kocam seyahat röportajları yapmaya başlayınca, beni de yanında götürmek istedi. Fotoğraf çekmesini bana öğrettiler. Ondan sonra da yarım yüzyıl fotoğraf makinesini elimden hiç düşürmedim.”

Semiha Es ile yapılan röportajlardan edindiğim izlenim, Semiha Hanım eşini çok sevdiği ve onunla her an birlikte olabilme motivasyonu ile de foto muhabirliğine başlamış ve bu mesleğin ağır koşullarının altından kalkabilmiş.
1950 yılının Haziran ayında başlayan Kore Savaşı’na aynı yılın Ekim ayında dahil olan Türk askerini izlemek üzere eşi gazeteci Hikmet Ferudun Es ile birlikte katılmasıyla savaş muhabiri ünvanını da almış olur. Okuyucunun savaş bölgesindeki gözü haline gelir böylelikle Semiha Es. Türk halkı onun fotoğraflarına bakarak savaşı görsel olarak takip eder.  3 yıl boyunca da Kore’de görev yapar eşi ile birlikte. Semiha ve Hikmet Feridun Es’in çiftinin savaş tecrübesi Kore savaşı kalmaz, Kore savaşının ardından Vietnam savaşına da aralıklarla giderek orada  toplamda 5 yıl boyunca savaşı takip ederler.

“Ölümden korktuğumu hatırlamıyorum”
Kore savaşında görev yaptığı yıllar sırasında yaşadıklarından da şöyle bahsetmiş Semiha Es
“Haftanın beş gününü Kore’de cephelerde geçirirdik. Hafta sonlarında askeri uçakla Tokyo’ya giderdik. Hafta boyunca, karargahlarda, kadın gazetecilere ayrılan barakalarda yatardım. Tahta ranzalarda, soyunmaya bile fırsat bulamadan kıvrılır, uyumaya çalışırdım. Cephede bir bölgeden ötekine giderken, bomba yüklü kamyonlarda, sandıkların üzerinde otururduk. Çevremizde mermiler uçuşurken, ölümden korktuğumu hiç hatırlamıyorum. 

Bazen Hikmet’le birlikte, karargahlarda ya da elçiliklerde verilen davetlere çağrılırdık. Kadınlar süslenirler püslenirler, takıp takıştırırlardı. Ben ise, gene o asker pantolonuyla davete giderdim. Kocam da böyle kalabalık toplantıları hiç sevmediği için bizim davette görünmemizle kaybolmamız bir olurdu.
Bir gün, bir uçağın yakınlarımızda bir yere düştüğü haberini almıştık. Hemen ciplere atlayıp uçağın bulunduğu yere gittik. Aslında uçak düşmemiş, mecburi iniş yapmıştı. Uçağa koştum. Parmağımı deklanşöre basmak üzereyken Hikmet büyük bir telaşla geldi, beni hızla geriye savurdu ve kendisi fotoğraf çekmeye başladı. O anda kocamın, önemli bir görüntüyü yakalama şansını bana bırakmak istemediğini düşündüm. Ama daha sonra Hikmet’in uçağın infilak edeceğini düşünerek benim hayatımı kurtarmak istediğini öğrenince çok duygulandım. Cephelerde, her zaman ölümle burun buruna yaşadık. Fakat bir keresinde, bir Çinli asker, beni öldürmek için bayağı uğraştı. Ama sonra bize esir düştü. Zavallıcık yaralanmıştı. Onun hastaneye gönderilmesini sağladım, yaralarıyla ilgilendim.”
“Kadın olduğumu anlamasınlar diye hep ellerimi saklardım”

Savaş koşullarının zorluğu da  yetmezmiş gibi bir de bunun yanında cinsiyetçilikle de mücadele etmek durumunda kalmış. Kadın kimliğini özellikle savaş bölgelerinde saklamak zorunda kalmış Semiha Es. Verdiği röportajların birisinde bu durumla ilgili olarak 
“Kadın olduğumu anlamasınlar diye hep ellerimi saklardım. Saçlarımı da kasketin altına sokardım. Yün donlar, uzun paçalı pantolonlar, postallar, haki renkte atletler. Onları giyince derdim ki, İşte ip cambazı yine giyindi.”
“Başka kadınları görünce kendimi ekseriyetle kadın gibi hissetmezdim. Bakardım öbür kadınlar gayet şık giyinmişler, çorapları ve diğer her şeyleri muntazamdı ama ben erkek gibi giyinirdim.”
Fotoğraf çekmeye eşi ile başladı, eşi ile de mesleğine son verdi.

1987 yılında eşi Hikmet Feridun Es’in rahatsızlanması ile 1950 yılında başladığı foto muhabirliği serüvenin de sonuna gelmiş oldu. 1987 yılından 1992 yılında eşi Hikmet Feridun Es hayata veda edinceye kadar biricik aşkı ile birebir ilgilendi. Onun ölümünden sonra da kendi ifadeleriyle “istasyonda son trenin gelmesini” bekleyerek sessiz, her şeyden uzak bir yaşam sürmeyi tercih etti. 
Türkiye’nin ilk kadın savaş muhabiri Es, 2012 yılında hayata gözlerini yumduğunda 100 yaşındaydı.