“Evrene olumlu mesaj gönder her şeyin olumlu olsun’’ cümlesini biraz irdelemek gerekirse, “ben mesajımı gönderirim gerisine karışmam” diyerek her şeyden elimizi eteğimizi çekmek doğru değil tabi. Çünkü hayatta mücadele etmeden bir leyin gerçekleşmesini beklemek abesle iştigaldir. Bu noktada, meseleye bilimin ışığıyla biraz bakmak gerekiyor.
Bilimsel bir makalede bile bu konu ele alınmış ve şu şekilde işlenmiş: Kuantum fizikçileri, evrendeki her şeyin, tamamen enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Bir atomun altındaki parçacıklar incelendiğinde, uçsuz bucaksız saf enerjiden oluştuğu anlaşıldı. Evrendeki tüm parçalar, etkileşim halinde ve adeta görünmez iplerle birbirlerine bağlı. En küçük zerreden en büyük küreye kadar her şey iç içe geçmiş durumda. Hepimiz büyük insanlık ailesinin bir ferdiyiz, büyük bir enerji okyanusunda yüzüyor, evrensel enerji ile besleniyoruz.
Vücudumuz “Aura” denilen manyetik bir alan ile donanmış. Tabi sonrasında bahsedilen bilgiler daha sonrasında çekim yasasıyla ilintili hale getiriliyor. Çekim yasasının temelinde, İnsan bir mıknatısa benzetiliyor ve mıknatıs gibi işlediği anlatılıyor. Bu doğrultuda şöyle bir mantık kuruyor kendi içinde; İnsan, frekansı ile uyumlu şeyleri kendine çeker, uyumsuz olanları kendinden uzaklaştırır. İşte bundan sonra evren ve olumlu mesaj arasındaki ilişki başlıyor. Düşüncelerimiz ile evrene sürekli mesajlar gönderiyoruz. Bu düşüncelerin belirli frekansları oluyor, bu frekanslar gidip, kendine en çok benzeyen frekans ile örtüşüyor. Bu şekilde bilincimizde ne tür düşünceler ve inançlar var ise, bu inançlara uygun deneyimleri hayatımıza çekiyoruz. İnanılan ve düşünülen şeyden kopulmadığı sürece, o şeyin gerçekleşme ihtimalini arttırırız. İster pozitif ister negatif düşünce olsun odaklandığımız süre içerisinde, bize yaklaşır.
İşin teorik kısmı böyle anlatılmış. Pratiğinde ise şu örneklere yer veriliyor: Tam bir kişiyi düşünürken, o kişiden telefon aldığınız oldu mu? Doğru zamanda doğru yerde oldunuz mu? Tesadüf diye adlandırdığımız durumları zaman zaman yaşar mısınız? Alışagelmiş hataları tekrar tekrar yaşar mısınız? Tüm bu bilgiler ışığında, bilinçaltımızda oluşturduğumuz olumlu ya da olumsuz yargıların bize geri dönüşü olarak yorumlayabiliriz evrenle olan ilişkimizi. Kendinizden pay biçin, güne başlangıç şekliniz, aslında o günü nasıl geçireceğinizin sinyalini vermiyor mu size? Ya da sürekli olumsuz düşünen insanların, olumsuz durumlarla sıkça karşılaşmaları bir tesadüf mü yoksa? Tabi ki de değil.
İnsan hissettiği yaştadır’ yargısı bile tamamen bu düşüncenin sonucu. Çünkü kendinizle ilgili hissettiğiniz duygu, bırakın olumlu olumsuz olaylarla karşılaşmanızı, fiziksel görüntünüzü bile etkiliyor. Zaten yeterince zor ve karmaşık olan hayatlarımızı kolaylaştırmak için tabi ki de yerine getirmemiz gereken sorumluluklar var. Ancak bu sorumlulukları yerine getirirken, evren olan ilişkimizi de en olumlu düşüncelerle kurmamız işimizi daha da kolaylaştıracaktır. Ben de evrenle araların bozulmamasını temenni ederek bir sonraki yazıda görüşmeyi diliyorum…