Delicenin hikayesi

Abone Ol

Merhaba, yoğun ve yorucu bir haftanın sonuna geliyoruz. Ankara’nın yağmurlu günleri ile tanıştım bakalım sonbahar nasıl geçecek.
Mevsim sonbaharsa ve hava yağmurluysa yaptığım tek bir ritüel var. Sıcacık kupada bir kahve içmek ve Ezgini Günlüğü dinlemek. Umarım sizleri de özendirebilirim. Lütfen gazetemizi okurken Delice Zeytin parçasını dinleyiniz.

Ekilmeden, kendiliğinden yetişen zeytine; yabani zeytin veya delice denir. Deliceler, sarp-kayalık yerlerde ve çalılıkların içinde çekirdekten yetişirler. Eskiler “Zeytin rahatı sevmez. Çetin yer ister.’’ derler.
Delice zeytin aşılı değildir, bütün zeytin çeşitlerinin atasıdır. Zeytini yenmez onun için aşılanması gerekir. Aşılanınca bildiğimiz soframızda ki zeytin haline gelir.

Hem Yunan mitolojisinden hem de modern edebiyata Delice Zeytin (yabani zeytin) ölümsüzlüğün ve direncin sembolü olarak gösterilmiştir.
Günlük hayatımızda da çok duyduğumuz bir kelimedir Delice. Özellikle gençlik yıllarımızda söz dinlemez, başımıza buyruk, özgürlüğümüze daha düşkün olduğumuz hayatın bize taktığı görünmez prangaların olmadığı yıllarda bizlere söylenmiştir.
Bir aşk bir sevda için kullanılacağını hiç düşünmemiştim ama Hüsnü Arkan o kadar güzel yazmış ki:
‘’Bak bu ışık senin ışığın
Dallarına ay doğmuş delice delice zeytin
Bu bahar yine gelin olacak
Omuzunda yeşil bir duvak delice delice zeytin
Elbet sen de güzel olacaksın küçüğüm
Aşk güzel ediyor her şeyi’’

Ezginin Günlüğünden Delice Zeytin şarkısını dinledikten sonra ‘Delice’ benim meftun olduğum bir kelime oldu.
Ham bir sevgi bir aşk. Planlanmamış olumlu ya da olumsuz yönleri düşünülmemiş. Gelecek kaygısı, ekonomik durum, çevre baskısı gibi hayatımızı ister istemez etkileyen faktörlerin hiçbiri olmadan ‘Delice Zeytin’ gibi sarp-kayalık, çalılık, diken demeden yeşeren ham bir aşk.
Sözü çok uzatmadan dinleyelim ve hayallere dalalım.

Bu günlük de bu kadar görüşmek üzere hoşça kalın.