Gündem

CHP: 2026 bütçesi işçiye ve emekliye yeni yük getiriyor

CHP, Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunduğu karşı oy yazısında 2,7 trilyon liralık bütçe açığının işçi ve emekliye yüklendiğini, bütçe hakkının zayıflatıldığını ve mali yönetimde tahribata yol açıldığını savundu.

Abone Ol

TBMM Genel Kurulu’nda 2026 yılı merkezi yönetim bütçesi görüşmeleri başlarken, CHP Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunduğu 860 sayfalık karşı oy yazısıyla bütçeye itiraz gerekçelerini açıkladı. CHP, bütçenin kamu mali yönetiminde tahribata yol açtığını, Plan–OVP–bütçe hedefleri arasında ciddi kopukluk bulunduğunu ve bütçe hakkını aşındırdığını savundu.

Karşı oy metninde, parlamentoların temel yetkilerinden olan bütçe hakkının 2017 Anayasa değişiklikleriyle zayıfladığı belirtilerek, bütçe çıkarılamaması halinde bir önceki yıl bütçesinin yeniden değerleme oranıyla uygulanmasının Meclis’in fiili etkisini azalttığı ifade edildi. Ayrıca bakanlara yöneltilen çok sayıda sorunun yanıtsız bırakıldığı ve bunun bütçe denetimini zayıflattığı kaydedildi.

CHP, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan çok sayıda değişikliğin mevzuat bütünlüğünü bozduğunu, Sayıştay’ın pasifize edildiğini, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yitirdiğini, Türkiye Varlık Fonu’nun ise denetim dışı ikinci bir hazine gibi çalıştığını iddia etti.

Bütçenin hazırlanma sürecinin de eleştirildiği metinde, 2026–2028 OVP ile 12. Kalkınma Planı hedefleri arasında özellikle büyüme, enflasyon, dış ticaret ve kur projeksiyonlarında “büyük farklılıklar” bulunduğu vurgulandı. Bu durumun Plan–OVP–bütçe uyumunu zedelediği ifade edildi.

“Yük, sabit gelirlinin sırtında”

CHP, OVP’nin dezenflasyon politikasının talebi baskılamaya ve yüksek faizlerle sıcak para çekmeye dayandığını, bunun sonucunda işçi, emekli, memur ve diğer sabit gelirlilerin ağır bir yük altında bırakıldığını belirtti.

2026 bütçe teklifinde giderlerin 18,8 trilyon lira, gelirlerin 16,1 trilyon lira ve bütçe açığının 2,7 trilyon lira olarak öngörüldüğüne dikkat çeken CHP; yüksek vergi gelirleri ve artan faiz giderleri nedeniyle teklifin “ekonomik gerçeklerle uyumsuz” olduğunu ifade etti.