Bob Ross’dan Mutlu Ağaçlar

Abone Ol

Merhaba ayaz mı ayaz bir Ankara akşamında yazıyorum size. Battaniyenin içine girmiş sosyal medyada gezinirken karşıma Bob Ross çıktı hani o ‘’mutlu ağaçlar’’ diyen bonus amca. Birdenbire şimşekler çaktı beynimde, gözümün önüne geldi televizyon karşısına geçip onu izlediğim anlar. Bugün size Bob Ross’lu günlerimden anımsadıklarımı anlatacağım.

Bir zamanlar, televizyon ekranlarından yayılan bir büyülü dünyada, sanatın ve mutluluğun en renkli tonları vardı. Adı, Bob Ross. Gönlüme sanat ve resim sevinci ekleyen bu efsanevi ressam, TRT 2 ekranlarında sanatın büyüsünü sunardı.

Bob Ross'un tuvali, adeta bir sihirbazın değneğiyle dokunmuş gibiydi. Her fırça darbesiyle, resimde can bulan öykülerle büyülendim. Burçin Oraloğlu'nun sesi, ormanın derinliklerinden esen rüzgârı taşıyarak, izleyenlere resimlerin arkasındaki hikayeleri anlatırdı. "Bakın, dalgalar karaya vuruyor, fışş fışş" dediğinde, ben de onunla birlikte kumsalda dolaşıyor, rüzgârın serinliğini hissediyordum.

Bob Ross, sadece resim yapmıyor, aynı zamanda yaşamı da tuvaline işliyordu. Bir gün, ekranın karşısında gözlerim doldu. Program başlarken jenerik filan geçti sonra Bob ekran karşısında gömleğinin cebinden bir sincap yavrusu çıkardı. Evinin bahçesinde bulup bakmaya başlamış, biraz büyüdükten sonra doğaya bırakacağını anlattı. Bu hikayeden sonra hadi sincabımız nasıl bir ormana gitsin dedi ve sincap için bir orman çizdi. Adam resmen hikaye diye anlattığı şeyleri gözlerimin önünde canlı canlı yaptı, beni büyüledi o sahne.

Bob Ross, renkleri kullanma konusunda bir dahi idi. "Mutlu bir ağaç", "mutlu bulutlar", "mutlu bir dere" ifadeleri, sadece resimlere değil, hayata da renk katıyordu. Islak üzerine ıslak tekniğiyle tuvalini canlandırırken, fırça boyutları ve teknik detaylarla izleyeni resim dünyasının içine çekiyordu. Sanatıyla ders verirken, aynı zamanda hayata dair bilgeliklerini de paylaşıyordu. "Hata yapmayız, yalnızca başımıza mutlu kazalar gelir" diyerek, hayatın akışına uyum sağlamayı öğretiyordu.

Bob Ross'un tuvalinde yaratıcılık özgürce akıyordu. Bonus amca her resminde, içinde mutluluk barındıran öğeleri ustaca birleştirerek, izleyenleri resim sevinciyle dolduruyordu.

Ve sonra, programını kapatırken bize bir armağan verirdi: "Bizden size mutlu resimler." Bu sözler, izleyenlerin kalplerine dokunurdu. Resmi yaparken anlatır ve her çizdiği şeye duygu katardı. ‘’Resim yaparken kendi kendinize öyküler uydurun, insanlar size garipseyerek baksa da aldırmayın sanatçılar biraz garip insanlardır’’ derdi. Ve şu söz çok etkileyiciydi ‘’ unutmayın bu sizin dünyanız ve sizi hiçbir şeyin baskılamasına izin vermeyin, özgürsünüz.’’

Bob Ross'un programı sadece resim yapmayı öğretmiyordu. O, hayatın içindeki güzellikleri fark etmeyi, hataları mutluluğa çevirmeyi ve yaratıcılığın özgürlüğünü kutlamayı öğretiyordu. Mesela ben resim yapmayı öğrenemedim ama kendime sınırlar koymamayı özgürce istediğim her şeyi deneyimleyebileceğimi öğrendim.

Böylece, Bob Ross'un renkli dünyası, çocukluğumun unutulmaz anıları arasında yerini aldı. Onun tuvalindeki resim sevinci, hala kalbimde, her an ilham veriyor.

Bugünlük bu kadar görüşmek üzere hoşça kalın.