Gündem

Ateist çocuk evlatlıktan reddedilebilir mi?

Türkiye’de bazı ailelerde dini inanç farklılıkları çatışmalara yol açabiliyor. Peki, bir aile “çocuğum ateist oldu” diyerek onu evlatlıktan reddedebilir mi? Türk Medeni Kanunu bu konuda ne diyor?

Abone Ol

Toplumda sık sık tartışma konusu olan “inanç farklılıkları” kimi zaman aile içinde ciddi kopmalara neden olabiliyor. Özellikle çocukların dini inançlarını veya inançsızlıklarını açıkça ifade etmesi bazı ailelerde reddedilme, dışlanma ya da mirastan mahrum bırakılma gibi tepkilerle karşılaşabiliyor. Ancak bu tür durumların duygusal boyutu kadar hukuki temeli de merak konusu. Gerçekten bir çocuk “ateist olduğu” gerekçesiyle evlatlıktan reddedilebilir mi?

HUKUKEN “EVLATLIKTAN RED” MÜMKÜN MÜ?

Türk hukukunda, günlük dilde sıkça kullanılan “evlatlıktan reddetme” ifadesi aslında hukuki bir terim değildir. Yani anne veya baba, çocuğunu resmi olarak evlatlıktan çıkaramaz. Çocuğun nüfus kaydında anne-baba olarak yer alan kişiler, onu diledikleri zaman “reddedemez.”
Bunun tek istisnası, evlat edinme ilişkisi varsa — yani biyolojik değil, evlat edinilmiş bir çocuk söz konusuysa — mahkeme kararıyla, çok ciddi gerekçelerle (örneğin kötü muamele, suistimal, suç teşkil eden davranışlar) evlatlık ilişkisinin sona erdirilmesi mümkündür. Ancak bu durum da dini inançla veya ateist olmakla hiçbir şekilde ilgili değildir.

MİRASTAN MAHRUM BIRAKMA KONUSU

Birçok aile, “evlatlıktan reddetme” ifadesiyle aslında “miras hakkını elinden almak” anlamını kasteder. Türk Medeni Kanunu’na göre, miras bırakan kişi ancak kanunda belirtilen ağır sebeplerle (örneğin kendisine veya yakınlarına karşı ağır suç işlenmesi, aile bağlarına aykırı davranış) çocuğunu mirastan çıkarabilir.
Ancak ateist olmak, dini inançsızlık veya farklı dünya görüşü taşımak bu kapsama girmez. Dolayısıyla bir çocuğun inançsız olması miras hakkını ortadan kaldırmaz. Aksi bir durum, ayrımcılık teşkil eder ve hukuken geçersiz sayılır.

TOPLUMSAL VE PSİKOLOJİK BOYUT

Hukuken mümkün olmasa da, bazı ailelerde inanç farklılıkları ciddi duygusal kopuşlara yol açabiliyor. Bu durumda çocuklar ailelerinden duygusal olarak dışlanabiliyor veya ilişkileri kesilebiliyor. Uzmanlara göre, bu tür durumlar iletişim ve anlayış eksikliğinden kaynaklanıyor.
Psikologlar, aile içi değer farklılıklarında en sağlıklı yaklaşımın karşılıklı saygı, empati ve iletişim kurmak olduğunu vurguluyor. Dini inanç, kişisel bir tercih olarak görülmeli ve bireyin kimliğine saygı duyulmalıdır.