Akbelen köylülerinin talepleri, Akbelenlilerin seslerini her alanda duyurmaya özen gösteren Kılıçdaroğlu’nun gündemindeydi. Kılıçdaroğlu’ndan hemen önce konuşan Akbelen’li Necla İzci de, “Biz üretmeye, çiçekleri yetiştirmeye, devam edeceğiz. Tütünümüzü bitirdiler ama zeytinimizi bitirmelerine izin vermeyeceğiz. Madenlere, termik santrallere destek vermeyi bıraksınlar, tarıma, çiftçiye destek versinler” dedi. Sayın İzci’nin akabinde kürsüye gelen Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
Bugün bizim için de, Türkiye için de özel bir gün. Parlamento da zaten bu özel gün nedeniyle toplanıyor. Düşünün, coğrafyamızın, güzel Türkiye’mizin bir bölümünde, insanlar topraklarına sahip çıkmak istiyorlar. Eğer siz toprağınıza sahip çıkıyorsanız, bilin ki vatanınıza sahip çıkıyorsunuzdur. Toprak vatandır zaten, toprağın olmadığı yerde vatan olmaz. Eğer toprak elinizden alınıyorsa bilin ki vatan elinizden alınıyor demektir.
Hep seçimi beklediler, seçimden sonra gereğini yapalım dediler. Seçimi hileyle hurdayla aldılar ve o devasa araçlarla ağaçların nasıl kesildiğini hep beraber gördük.
Ormana baktığınızda içinizde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu görürsünüz, içinizde bir huzur olur, kendinizi hiç yalnız hissetmezsiniz. Ama o tozlu yoldan o alana baktığımda talan edilen bir ormanın ülkeyi hangi hale dönüştürdüğünü çok net olarak görüyorsunuz. Sadece toz, sadece duman ve yıkılan, kesilen devasa ağaçlar…
Orman sadece ağaç değildir asalında, bir floradır. Ormanın içinde ayrı bir hayat var. Her türlü canlının yaşadığı yerdir orman. Siz orayı katlettiğinizde bir hayatı yok ediyorsunuz demektir.
Siz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Paris İklim Anlaşmasını imzalamışsınız. Kömür tüketen santralları kapatacağız demişsiniz. Söz vermişsiniz. Parlamentodan geçmiş, milletvekilleri altına imzasını atmış, Resmi Gazete’de yayımlanmış. Ama buna rağmen “Ben yoluma devam ediyorum” diyorlar.
Neden biliyor musunuz? Beşli çeteler saraydan güç alarak askeri de polisi de size karşı kullanıyorlar. Aslında o askerlerin, polislerin size karşı bir tavrı yok. Onlar sadece emir kulu. Asıl talimatı verenler suçlu.
Allahın güneşi bedava, elektriğe ihtiyacınız varsa bedava zaten, güneş panellerini kurarsınız, istediğiniz kadar elektrik elde edebilirsiniz. Doğayı niye yok ediyorsunuz? Aslında Yypılanın adı bir katliamdır, bir canlı katliamıdır. Bu katliama dur demek de vatanını seven herkesin görevidir.
Akbelen aynı zamanda bir Türkiye’dir. Muğla’da o güzel doğanın yaklaşık %75-80’i maden arama ruhsatı için verilmiş zaten. Yani talana o kadar hazırlar ki…
Utanmadan sıkılmadan, ağacını, ormanını, hayvanlarını, çiçeğini koruyanı marjinal ilan ediyorsunuz. Kendileri marjinal duruma düştü, siz değil, bir avuç için çalışıyorlar, bir avuç kazansın diye devletin bütün imkanlarını seferber ediyorlar.
Elinizde çiçeklerle geldiniz, orman olmasa o çiçekler de olmaz. Çiçek vazoda da yetiştirilebilir, balkonda da yetiştirebilirsiniz o çiçeği. Ama önemli olan çiçeğin doğada kendiliğinden yetişmesidir, kendiliğinden döllenmesidir, kendiliğinden büyümelidir ve her yıl aynı çiçeğin artarak çoğalmasıdır zaten, orman budur. Orman sadece ağaç değildir, orman aynı zamanda nefes almaktır. Kömür bacalarından çıkan dumanı koklamak mı daha güzel, yoksa ormanın güzel havasını teneffüs etmek mi daha güzel? Vicdanı olan herkese bu soruyu soruyorum; siz kömür bacasından tüten dumanı mı solumak istiyorsanız sizin bu ülkede yaşamaya hakkınız yok. Bu ülkede yaşamak isteyenler ormanın o güzel havasını teneffüs etmek istiyorlar.
Bütün baskılara rağmen direniyorsunuz. Bizim görevimiz size her yerde destek vermek.
Akbelen’den geldikten sonra, oradaki faciayı gözlerimle gördükten sonra, grup başkanına talimat verdim, diğer partilerle de görüşüp TBMM’de olağanüstü toplanmayı talep ettim. Akbelenlilerin haklarına sahip çıkabilir miyiz diye vicdan sahibi kişilere şimdi soracağız.
Herkes gitsin, görsün doğanın nasıl katledildiğini. Vicdan sahibi kimsenin bu katliamı araştırmayalım, bu katliamı gündeme almayalım diyemeyeceğini düşünmüyorum.
Bu kadar kendi coğrafyasına ihanet eden yönetimi ben başka hiçbir yerde görmedim. Zeytin ağacını yok ediyorsunuz. Vicdan gözü karartıyorsa, gözlerini para bürünmüşse gelecekleri yer budur.
Size sözüm var, ben her yerde sizin sözcünüz olucam. Sadece ben değil, hepimiz, tüm partililerimiz sizin sözcünüz olacağız.
Buradan çağrı yapalım, AKP’nin MHP’nin vicdanlı milletvekillerine çağrı yapalım, Cumhur İttifakını oluşturan partilerin vicdanlı milletvekillerine çağrı yapalım; siz de gidin, bakın görün duyun ne oldu orada. Bu çağrıyı bugün meclis genel kurulunda da yapalım. Bakın adım gibi biliyorum şöyle yapacaklar, Genel Kurul salonuna gelmeyecekler, dışarıda koridorda kapının önünde bekleyecekler, mecliste çoğunluk sağlanırsa koşa koşa içeri “Hayır” demek için girecekler. Akbelen’deki katliamın araştırılmasına “Hayır” demek için. Ama “Hayır” diyene eğer oy verirseniz iki elim yakanızda olur. Ağacı seven, kurdu kuşu seven, toprağını, vatanını seven bir kişi buna hayır diyemez. Bu sıradan bir olan değil, bu bir toprak meselesi, bu bir vatan meselesi, bu bir su meselesi, bu bir hava meselesi. O santraller kömür işlediğinde eğer filtreler de yetersizse ektiğiniz üründen de tat alamazsınız, zaten orayı da terkedersiniz. Havanın nasıl kirlendiğini, kuşların nasıl o alandan gittiklerini göreceksiniz. Hepsini göreceksiniz.
Sizin hakkınızı ve hukukunuzu savunmak, benim, arkadaşlarımın, bütün vatanseverlerin ortak görevi. Asla unutmayın; siz hiçbir zaman yalnız değilsiniz, sarayın dışında 85 milyon insanın yüreği sizinle beraber atıyor, hakkınızı savunun, bizler de her zaman ve her yerde sizin yanınızda olacağız.